Ona emr-i maruf ve nehy-i münker yani iyiliği emretme, kötülükten menetme görevini verirken, sosyal bir mevki ve yüksek bir insanlık sunmuştur. Çünkü onu tarihte ilk defa olarak emredici konuma getirmiştir. Halbuki İslam dünyası dışında sadece emredilen durumunda olarak bilinmekteydi.
Sayfa 109Kitabı okudu
Müslüman kadın bilmelidir ki Fransız Devrimi 18. yüzyıl sonlarında “İnsan Hakları Beyanname” sini ilan ederken bunu: “erkeğin hakları” başlığı ile ilan ediyordu. Bu bildirgenin birinci maddesi aynen şöyleydi: “Erkek hür olarak doğar, köleleştirilemez.“ Sonra ”ve kadın“ kelimesi eklenmesi için çalışmalar yapılmışsa da bu girişimler reddedilmiştir ve Fransız Devriminin hürriyet ilanı ilgili birinci maddesi: “Erkek hür olarak doğar, köleleştirilemez.” cümlesiyle sınırlı kalmıştır.
Reklam
İslam, on beş yüzyıldan beridir hem de tarihte ilk defa kadın haklarını tamamen ilan etmiş bir dindir. Daha dünya; İnsan Hakları Örgütü’nün, İnsan Hakları Beyannamesi’ni tanımadan asırlarca önce, Müslüman kadın insan haklarından tam olarak yararlanmıştır.
Anne babasına iyilik ederken, kocasına karşı kadınlık görevini güzelce yaparken, çocuklarının terbiye ve eğitimiyle ilgilenirken, ev işleriyle meşgulken, akrabalık bağlarını korumaya çalışırken… bütün bunları Allah’ın emrine uymak ve O’na kulluk etmek niyetiyle yaptığı müddetçe müslüman kadın hep ibadet hali üzeredir.
“Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.” (Zümer: 10).
Şuurlu ve olgun Müslüman kadın, Allah Teala’nın şu ayetini devamlı olarak gözü önünde tutar: “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman gerek mümin olan bir erkek, gerek mümin olan bir kadın için, işlerinde kendilerine muhayyerlik (seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır.” (Ahzab: 36).
Reklam
“Gerek erkekten, gerek kadından kim, mümin olarak, iyi amel işlerse, hiç şüphesiz onu (dünyada) çok güzel bir hayat ile yaşatırız ve onları muhakkak yapageldiklerinin daha güzeliyle ecir veririz.” (Nahl: 97).
Özellikle Ramazan ayında eda edilen umrenin sevabı, Rasulullah (s.a.) ile beraber eda edilen bir hacca denktir.
Ebud-Derda (r.a.) da şöyle der: “Sevgili efendim Rasulullah (s.a.) bana üç şeyi tavsiye etti ki yaşadığım müddetçe bunları bırakmayacağım: Her ayda üç gün oruç tutmayı, kuşluk (duha) namazını kılmayı ve de uyumadan evvel vitir namazını eda etmeyi.”
Aziz ve Celil olan Allah Teala şöyle buyurur: “Ademoğlunun her ameli kat kat verilir. Bir hasene (iyilik) on katından yediyüz katına mükafatlandırılır. Yalnız oruç müstesna; onun mükafatını ben veririm. Zira yemesini ve nefsani arzularını, sırf benim için terkediyor. Oruçlu için iki sevinçli an vardır: Biri iftar ettiği, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir. Ağzının kokusu da Allah Teala nezdinde misk kokusundan daha hoştur.” (Müslim).
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.