Müslüman için tarihi çerçeve, geçmişi bugünde ve yarında yaşatmaya yarayacak bir kalıp değildir; Müslümanlar tarihi daha çok, doğru davranışa ulaşmak için bir malzeme birikimi olarak değerlendiriliyor.
İnsanın daha büyük bir bütünün parçası olduğunu söylemek, İslâmî bakış açısı içinde, bireyciliğe karşı totalitarizmden başka bir alternatifın akla getirilmediği Batıda bu ifadenin alabileceği anlamı taşımaz. Müslümanın üyesi olduğu bu bütün, Hegel'in tarif ettiği organik bütünlük değildir; insanın birey olarak ancak devlete nispetle bir anlamı, bir değeri ve hatta bir hakikati olan faşist anlayışla da hiç alâkası yoktur. İnsan ile topluluktan da büyük bu bütün arasındaki münasebet, bir hücre ile ait olduğu organizma arasındaki biyolojik, insanaltı (insan seviyesine yükselmemiş) bir münasebet hiç değildir.
BÜYÜK DEVRİM - HİLAFETİN KALDIRILMASI VE LAİKLEŞME
Bu beyanında Mustafa Kemal, sekülarizmin zorunluluğunu şu kanıtlarla açıklamaya çalışmaktadır.
1. Müslümanız. Müslümanlığı reddetmiyoruz.
2. Fakat tarih gösteriyor ki, din siyaset vasıtası yapılarak menfaat ve ihtiraslara alet edilmiştir.
3. İnanç ve vicdanımıza ait kutsal duygularımız,