Dupduru bir dil tercih edilmiş ve bu tercihin nedeni çok açık: Romanın kurgusu o kadar kuvvetli, sahici, o kadar hayatın özüne değen bir konu ki kelimelerin süslenmesi bu özü ancak gizlerdi, kelime oyunları/sanatları aklımıza hayranlık verirken duygunun doyasıya duyumsanamaması tehlikesi vardı.
***
Başlıkta kastedilen Toprak Ana mıdır yoksa Toprak/Ana mıdır? Toprak (vatan) uğruna verilen mücadele ve bir Ana'nın (manevi lider olarak da bir Ana) toprağın kaderi ile kendini özdeşleştirişinin anlatısı olan romandır bu soruyu sorduran: " bir ananın mutluluğu, milletin mutluluğundan doğuyor, aynı ağacın dalları gibi bir kökten geliyor."
Kitap insanların kaderinin birbirine nasıl bağlı olduğunun net ifadesini vermiştir, dünyanın bir ucundakinin kaderi diğer ucundakinin düşüncelerinden ve dolayısıyla eylemlerinden ne denli etkilenebilir, tarih sahnesinden bir perde ile bize hatırlatılmıştır: "bütün insanlar, o gün bizim köyde olduğu gibi hep iyi şeyler düşündeydiler, çocuklarını, kardeşlerini, babalarını, eşlerini bizim kadar çok sevseydiler, belki savaş hiç başlamazdı." İnsanlığın su gibi muhtaç olduğu anlayış budur, kanmak kandan geçmekle mümkündür. Acının ortak vatan ilan edilmediği anlamlı bir geleceğe...