“Dertlerin en acısı, çünkü ümit vermiyor; dertlerin en korkuncu, çünkü kendi kendini besliyor ve bir dostun verdiği ilacı bile kabul etmiyor, öyle bir dert ki, dudakları cennet meyvelerinden daha tatlı zehirlerle soldurur, en katı yürekleri Kleopatra'nın incisi gibi eritip bir gözyaşı seli haline getirir, öyle bir dert ki, bütün merhemler, bütün bilgiler bir araya gelse ona deva olamaz. Öyle bir dert ki, esen rüzgarla, solmuş bir gülün kokusuyla, bir şarkının nakaratıyla beslenir, tıpkı bahçenin bütün çiçeklerinden bal toplayan bir arı gibi, ıstıraplarının ezeli gıdasını etrafında bulduğu her şeyden alır. “
“Hayatımı Marianne'a adadım; dudaklarından çıkacak bir kelime yok edebilir ya da tutuşturup yakabilir. Başka bir kadın için yaşamak bana Marianne için ölmekten daha güç gelir, ya onunla olurum ya da ölürüm. “
“CELIO:
Deli olduğun için ne kadar mutlusun!
OCTAVE:
Sen de mutlu olmadığın için ne kadar delisin. Söylesene bana, neyin eksik?
CELIO:
Bende eksik olan huzur ve kayıtsızlık, insan gamsız olunca hayat bir ayna gibidir; her şey ona bir an için yansıdıktan sonra üstünden kayıp gider. Bir borç bende bir vicdan azabı halini alır. Sizin bir eğlence saydığınız aşk, benim bütün hayatımı altüst eder. Ah dostum, benim gibi sevmenin ne anlama geldiğini asla bilemeyeceksin.”
"Genç yaşta ümitsiz bir aşka düşenin, kuruntunun kendisini nerelere götüreceğini, sevgisinin ne karşılık göreceğini bilmeden tatlı bir hayale kapılanın vay haline."