Irkçılık
İnsandan insana yönelen en büyük tehdit ırkçılıktır; minimum sebepler için maksimum nefretler üretir. Abraham Joshua Heschel
Sayfa 147 - DoğanKitabı okudu
Osmanlı - Milliyetçilik
Osmanlı'nın devleti batırdığı iddia ediliyor. Batırmış olsaydı biz hâlâ burada olur muyduk? Hâlâ yerimizde duruyoruz. (...) Mustafa Celalettin Paşa, Polonya milliyetçiliğine mensup olarak Ruslara karşı savaşan ve Osmanlı'ya sığındıktan sonra Müslüman olan Kont Brozecky'dir. Aslında Mustafa Celalettin Paşa'nınki gibi laik bir milliyetçilik anlayışı, Osmanlı aydını için çok uzun bir zaman söz konusu değildir. Bunun sebebi bilinçsizlik yahut bilgisizlik değil imparatorluk teamülüdür. İmparatorluk pratiği, amelî davranışı içinde Türklük demek, Türkçe konuşmak demektir. Arnavutlular ve Çerkezler Türk'tür, çünkü Türkçe konuşurlar. Türklük antropolojik bir mesele, bir ırk meselesi değildir.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Mutezile akımı, İslam dünyasında genellikle yanlış anlaşılmıştır. Kimi zaman, İslam dünyasındaki aynı akılcı damardan çıkan, fakat giderek antik Yunan’ın materyalist dogmalarıyla tümden büyülenip materyalist düşünürler haline gelen bazı seküler “feylosoflar” ile karıştırılmışlardır. Oysa, Mutezililer, dinlerine hizmet etmeye niyetli samimi Müslümanlardı. Bilhassa eğitimli gayrimüslimler nezdinde, İslam’ı ilgi ve merak uyandıran bir konuma getirmişlerdi. Onları İslam dünyasındaki “sağ” ile “sol” arasında, yani akla tümden karşı olan Müslümanlar ile seküler feylosoflar arasında bir “orta yol” sayan Batılı akademisyenlerin haklı olduğu söylenebilir. Bu temeller üzerinde yükselen Mutezile ekolü, sadece İslam’a hizmet etmekle kalmadı, bugün “modern” denen birtakım fikirlerin de öncülüğünü yaptı. İnsanı, kendisine Allah tarafından özgür irade bahşedilmiş ve fiillerinden sorumlu bir varlık olarak niteleyen Mutezile, Amerikalı bir hukuk profesörünün ifadesiyle, “rasyonalite, nesnellik, bireysel özgürlük ve eşitlik gibi Batılı hukukun birçok temel ilkesini paylaşıyor, hatta önceliyordu.
DOĞAN KİTAP - İnceleme/Araştırma
"Şeriatın bu şekilde katı bir kurallar bütünü haline gelmesi sırasında yaşanan trajik bir süreç, Ortaçağ’daki Doğulu gelenek ve değerlerin, peygambere atfedilmek suretiyle İslamileştirilmesi idi. Kadın haklarında yaşanan gerilemede görüldüğü gibi. Bunu, İslam’a karşı eleştirel tutumlarıyla tanınan Bernard Lewis de teslim ederek şöyle der: “Aslında, Kur’an, kadınlara mülkiyet hakkı ve başka bazı haklar vererek çok önemli bir ilerleme başlatmıştı. Kadınlar, bu sayede, gerek kocaları gerekse sahiplerinin kötü muamelelerine karşı önemli bir korunma kıstasına sahip olmuşlardı... Fakat yine de, zaman içinde kadının konumu istenen düzeye çıkmadı, hatta pek çok açıdan daha kötüye gitti. Çünkü İslam, orijinal mesajının ivmesini kaybetmesiyle birlikte, kendisinden önce var olan tutum ve geleneklerin etkisi altında değişime uğradı.”
Sayfa 118 - pdfKitabı okudu
832 öğeden 791 ile 800 arasındakiler gösteriliyor.