Mutezile akımı, İslam dünyasında genellikle yanlış anlaşılmıştır. Kimi zaman, İslam dünyasındaki aynı akılcı damardan çıkan, fakat giderek antik Yunan’ın materyalist dogmalarıyla tümden büyülenip materyalist düşünürler haline gelen bazı seküler “feylosoflar” ile karıştırılmışlardır. Oysa, Mutezililer, dinlerine hizmet etmeye niyetli samimi Müslümanlardı. Bilhassa eğitimli gayrimüslimler nezdinde, İslam’ı ilgi ve merak uyandıran bir konuma getirmişlerdi. Onları İslam dünyasındaki “sağ” ile “sol” arasında, yani akla tümden karşı olan Müslümanlar ile seküler feylosoflar arasında bir “orta yol” sayan Batılı akademisyenlerin haklı olduğu söylenebilir.
Bu temeller üzerinde yükselen Mutezile ekolü, sadece İslam’a hizmet etmekle kalmadı, bugün “modern” denen birtakım fikirlerin de öncülüğünü yaptı. İnsanı, kendisine Allah tarafından özgür irade bahşedilmiş ve fiillerinden sorumlu bir varlık olarak niteleyen Mutezile, Amerikalı bir hukuk profesörünün ifadesiyle, “rasyonalite, nesnellik, bireysel özgürlük ve eşitlik gibi Batılı hukukun birçok temel ilkesini paylaşıyor, hatta önceliyordu.
DOĞAN KİTAP - İnceleme/Araştırma