İstanbul'un tarihi ve kültürel yapılarını, insanının yaşam tarzını ve konukseverliğini, gelenek ve göreneklerini, kısacası İstanbul'u özellikle de bir yabancının gözünden okuyanlara mektup formatıyla aktardığı, gezi kitabı niteliğinde olan bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.
"Bir ülkede kitapçıların vitrinlerini bir başka ülke yazarlarının neredeyse tümüyle işgal etmesi her geçen gün biraz daha fazla kurcalar oldu kafamı. Üstelik de edebiyatın bu denli geliştiği bir ülkede..."
"...olanca ilgili bir şeyin üzerinde yoğunlaştırıp tüm varlığınla o şeyi düşündüğün, o kişi ya da yer hakkındaki bilgilerini, duygularını aktarmak üzere hazırlandığın bir anda ortaya çıkıveren bir aksiliğin her şeyi alıp götürmesi kadar can sıkıcı bir şey düşünemiyorum."
Yeni kitap yorumu ile herkese 'Selamlar' #mustafabalel den #turucueleni adlı sekiz kısa öykü içeren kitabı okudum.Kitabı sahaftan hediye olarak aldım.Eski bir kitap ve sizi seksenli yıllara götürüyor.Her bir hikaye İstanbul'da farklı kesimden insanları ve hayatları konu ediyor.Genel olarak samimi ve sıcak öykülerdi.
En beğendiklerim;Gülname ve Anacık adlı öyküler oldu.Diğerleri ortaydı.Çok bilinmeyen,benim de daha önce duymadığım bir yazardı.Bu vesile ile tanımış oldum.Eğer sizde bir sahafta rastlarsanız ve öykü seviyorsanız tavsiye ederim.
Turuncu EleniMustafa Balel · E Yayınları · 19923 okunma
Kahramanlarımız Akdeniz'de, Marsilya'dan İstanbul'a doğru yol almakta olan bir yolcu gemisinde beş gün sürecek olan bu yolculukta karşımızda.
Kitaptaki karakterler zalim,sadist,iki yüzlü.Tutkuyla nefret arasındaki sıkı akrabalık onları son noktaya kadar götürüyor.
Franz ile Rebeca'nın bin bir badire atlatan ilişkilerinde artık icat edilecek bir yenilik kalmıyor, çünkü her şeyi deniyorlar.Surekli bir yenilik arayışı içinde fazlasıyla dozu kaçmış bir cellat_kurban ilişkisi bu.
İlişkilerine biraz heyecan katmak, tekdüzelikten çıkmak için yola çıkan Didier ile Beatrice'in de bu yolculukta Franz ve Rebecca'yla tanışması,Franz'ın onlara yaşadığı ilişkiyi hem de ta en baştan ve en mahrem noktalarını es geçmeden anlatması Didier ve Beratrice'in de öyle bir mahvına yol açacak ki artık bu tanışma onları cehenneme götürecektir.
Roman Polanski tarafından 1992'de Acı Ay adıyla beyazperdeye aktarılan roman, özel hayatın çıkmaz sokaklarına, insan doğasının en karanlık kuytu köşelerine ayna tutuyor.
Bazı sayfaları okurken midem bulandı, tutkunun insana neler yaptırabileceğini içim almayarak okudum.
Yazarımızın okuduğum ilk kitabı. Betimlemeleri, detaylı anlatımı tam tozunda. 8 Farklı İstanbul hikayesini barındırıyor. Hikayeleri okurken mekanın bir köşesinde o anı yaşayabilirsiniz. Yan karakterlerin bile davranışlarının nedenlerini açıklayan zengin bir anlatıma sahip. Severek okuduğum hikaye kitaplarından biri oldu.
Turuncu EleniMustafa Balel · E Yayınları · 19923 okunma