Hanımlar, efendiler! Doğu kavimlerinden bahsettiğim zaman bunların başında ve en kuvvetlisinin Türk unsuru olduğunu cümlemiz bilmeliyiz. ("Yaşasın Türkler" sesleri, alkışlar.) Bütün Avrupa'yı baştanbaşa çiğneyen ve Paris'e kadar giden Türklerdir. (Alkışlar.) Fakat her taarruza karşı daima mukabil taarruz düşünmek lazımdır. Bunu asker olanlar çok iyi bilir. Yapılmış taarruza karşı taarruz düşünmeden hareket edenlerin sonu, mutlaka mağlup olmaktır, yıkılmaktır, yok olmaktır.
Ve birkaç gün sonra, Samsun'a birlikte hareket ettiniz, değil mi? Evet... Fakat henüz İstanbul'dan ayrılmadan, Kavaklar hizasında iken, Mustafa Kemal'in, bu sefere ne maksatla çıktığını bir daha belirten, çok enteresan bir hadiseye şahit olduk. Karadeniz'e çıkmak üzere iken vapurumuz durdu. Bir motörle yanaşan işgal devletleri zabitleri güverteye çıktılar. Biz, ne oluyor, bunlar ne istiyorlar diye bakınırken, Mustafa Kemal, kaptana sordu: - Bu herifler niçin gelmişler? Kaptan da: - Efendim... Silâh, cephane arıyorlarmış... Deyince, Mustafa Kemal gülerek: - Sersem herifler... Cephane ve silâh değil, biz kafa ve iman götürüyoruz... dedi.
Reklam
SERBEST PİYASA SERBEST AHLAKSIZLIKTIR Bugün yaşadığımız yüksek enflasyon ve bitmek bilmeyen kamulaştırma kararı almadan milli üretim ekonomisine geçmeden, milli eğitim ve öğretim ahlaklı insan ölçülerine uygun akılcı ve bilimsel düşünme yeteneğine sahip insan yetiştirmeden, kalkınmayı yeniden köyden ve topraktan alınan ahlaklı üretim ile kazancı
Büyük zaferden sonra dünya Türk ordusunun nerede duracağını merak etmektedir. Bu bağlamda ABD'li gazeteci Richard Eaton'a 13 Eylül 1922 tarihinde demeç veren Mustafa Kemal aynı soruya muhatap olmuştur. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 1922, cilt: 13, s. 279) O söyleşideki soru ve yanıtlar şöyledir: Eaton: İstanbul'u almak ve Üsküdar
Sayfa 53 - Alfa YayıncılıkKitabı okudu
Bilal Şimşir, İngiliz arşivlerinden derlediği Sakarya'dan İzmir'e, adlı önemli kitabında (s. 463 ve 472-473 'te), "Mustafa Kemal, üst üste parlak başarılarla devam eden Büyük Taarruzu, dünyanın gözünden mümkün olduğu kadar gizlemeyi tercih etmişti. Başkumandan Meydan Savaşı'nın kazanılmasına kadar geçen günlerde, Türk
Sayfa 35 - Alfa YayıncılıkKitabı okudu
Maraş ve Urfa'da yenilen, Antep'te ve Kilikya'da sıkışık duruma düşmüş olan Fransızlar, 1920 Mayıs'ının başından itibaren önce İstanbul Hükümeti ile onun aczi anlaşılınca, Ankara ile temas aramaya başladılar. Bundan dolayı İstanbul'dan Ankara'ya, "Bir binbaşı ile bir sivil geldi", fakat bunlarla yapılan konuşmalardan bir sonuç alınamadığı için ayın sonlarına doğru "Suriye fevkalade komiseri namına hareket eden", de Caix Robert'in başkanlığında bir heyet Ankara'ya gelmiş ve yirmi günlük bir mütareke imzalamıştı. Buna göre 29/30 Mayıs gece yarısından itibaren "Bütün Fransız cephesinde" yirmi gün için düşmanlığa son verilecek, Pozantı ve Sis'te (Kozan) bulunan Fransızlar, silahları ve eşyalarını da götürmek suretiyle Adana-Mersin şimendifer hattına, Antep şehri içindeki Fransız kuvvetleri de şehrin dışındaki Fransız ordugâhına çekilmiş olacak, düşmanlığın kesilmesinin ilk on günü içinde Pozantı, Sis ve Antep'in boşaltılması işi sona ermiş bulunacak, esirlerin değiştirilmesi işine ise düşmanlığın kesildiği ilk günden itibaren başlanacaktı. Konuşmalar sırasında Mustafa Kemal Paşa, "Milli sınırlar içinde olup Fransızların işgali altında bulunan" bölgelerin baştan başa boşaltılmasını istemişti. Fakat Fransız delegeleri, bu husus için yetki almak üzere Paris'e gitmeleri gerektiğini ileri sürdüler. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa'ya, Fransızların Adana ve çevresini boşaltacakları kanaati gelmişti.
Sayfa 199
Reklam
468 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.