Mütalaa

Mütalaa
@mutalaa_
Beni yaratan elbet yolumu gösterir. [Şuara, 78]
Vakfı destekli Indiana Üniversitesi bünyesinde Cinsellik Araştırmaları Enstitüsü'nü kurmasına kadar varıyor. Kinsey, 1948 yılında "Erkek Cinselliği" ve 1953 yılında "Kadın Cin- selliği üzerine yapmış olduğu araştırmaları bir rapor olarak yayınlıyor. Yayınladığı raporlar Amerikan Medyası tarafın dan oldukça büyük bir ilgi(!) ile karşılanıyor ve haftalarca gündemde tutuluyor. Çıkan sansasyon sonucu Amerikan Barolar Birliği, Amerikan Hukuk Sistemi'nde çok ciddi deği- şikliklere gitmek zorunda kalıyor. O güne kadar Amerikan ceza sisteminde "suç" olarak kabul edilen zina, çocuk erotizmi, kürtaj, evlilik öncesi cinsel ilişki, karıkocaların birbirlerini aldatması ve eşcinsellik vs. suç olmaktan çıkarılıp, normalleştiriliyor.
Reklam
128 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Mütalaa

Mütalaa

, thinking of reading a book
Ekran Çocukları
Ekran ÇocuklarıMeltem Küskü Schmidt
8.6/10 · 121 reads

Reader Follow Recommendations

See All
Bu istek, çok daha devrimci bir şekilde İstanbul Sözleşmesi'ne girdi: "Kadın kelimesi 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da içerir denilerek, kız çocuklarının seks hakkı "0" yaşa kadar koruma altına alınmış oldu. Böylece evlenirken 18 yaşında "çocuk" sayılan kızlar, cinsel ilişkide "0" yaşında "kadın" sayılabildiler.
Reklam
İnsan, gündelik başarı hissi tatmin edilmesi gereken bir varlık... O başarı hissi tatmin edildikçe -dışarıdan gelen takdirden bahsetmiyorum- yeni adımlar için de güç kazanıyor. Bir de biz genelde en büyük probleme odaklanıyoruz. Oysa hayatımızda küçücük bile olsa değiştirebileceğimiz bir alan bulup orada başarıya ulaşırsak o küçük başarılar ana problemin çözülmesi için de gerekli motivasyonu sağlayabilir.
Gündelik hayatta karşılaştığımız durumlarda kişilerin sadece davranışlarına bakarsak ve niyete önem vermezsek o davranışı cahilce, saçma veya saldırgan bir davranış olarak görebiliriz. Ama bunun arkasındaki niyete baktığımızda bize kaba ya da saldırgan gelen bu davranışların ekseriyetle "Ben de varım!" deme çabası olduğunu görürüz. İnsanız fark edilmek istiyoruz. Böyle durumlarda davranışına takılmadan, "Ben de varım!" diyen muhatabıma, "Evet, varsın ve sen de aynen benim gibi bir insansın," hissini verdiğim zaman ilişkideki gerginlik gidiyor, hoş bir durum ortaya çıkıyor.
Yaşlandıkça mendeburlaşan insanlar vardır hani. Mutsuzluklarının altında yatan sebep budur. Bir de bakar ki, yaşamında kendisi yok; içi bunu hisseder. Ona kızar, buna kızar ama aslında neye öfkelendiğini kendisi de bilmez. Avuçlarının arasından yaşanmadan akıp gitmiş, anlamsız, bomboş bir ömür... İşte öfkesinin kaynağı budur. Bazıları da vardır ki yaşlandıkça nur yüzlü olurlar. Öyle keyiflidirler ki... Onların da içi bilir; doya doya yaşanmış, anlamlı bir ömür sürmüşlerdir. Özellikle çocuklara ve gençlere karşı dikkat çekici bir hoşgörü ve sevgi beslerler; "Gençtir canım o, çocuktur o. Bırak çocukluğunu yaşasın, bırak gençliğini yaşasın." Bunları diyen insanlar... Nasıl sevilirler değil mi?
İnsanın geçici değil; kalıcı, sürdürülebilir keyif hâlini hissedebilmesi için "biz" sorumluluğuyla ilgili bir şey yapması lazım. Beyin üzerine yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, kişi ne zaman "biz" ile ilgili bir şey yaparsa beyin dopamin salgılamaya başlıyor. Tek koşulu bu "biz"in onun içinde, varoluşunda yer alması. "Biz"in karşı tarafında "ben" var. Peki O "ben"le ilgili bir şey yaptığında amacın ne? Muhtemelen sosyal kimliğinin, mevki makamının, malının mülkünün, itibarının güçlenmesi vs... Bunların verdiği haz geçici... Kendinle baş başa kaldığın zaman yine yolunda gitmeyen her şeyle hesaplaşıyorsun; yine kafanı dağıtmak istiyorsun, yine birine bağırmak istiyorsun, yine bir anlamsızlık yaşamını kapsıyor.
Mütalaa

Mütalaa

, started reading a book
Var mısın?
Var mısın?Doğan Cüceloğlu
8.7/10 · 27.1k reads
699 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.