Otobiyografi türünde olan kitapta yazar 1968 yılında Afganistan'ın Kandahar İlinde başlayan hayatını 2009 yılında kaleme almış. Kitaba başladıktan sonra elimden düşüremedim. Yazar iki yaşında annesiz kalıyor. Babasının imamlık görevi nedeniyle yaşadıkları köyden başka akrabalarının olmadığı bir bölgeye geliyorlar. 7 Yaşına geldiğinde ise babasını kaybediyor. Sovyetlerin işgali ile 10 yaşında mülteci olarak Pakistan sınırına gitmek zorunda kalıyor. Ruslara karşı 15 yaşında savaşmadan önce geçen çocukluğu açlık, sefalet, göç, mültecilik ve ilim peşinde geçiriyor. Sovyet Savaşında birkaç kez ölümle yüz yüze gelen yazarımız ilmi ve feraseti ile dikkat çeker ve komutanlık ve sorumluluk alır hale geliyor. Sovyet savaşından sonra yönetim boşluğu nedeniyle fırsatçılar, hırsızlar ve çeteler yüzünden yaşanması daha da zor hale gelen Afganistan'da Taliban hareketi doğuyor. Savaş yerini tekrar savaşa bırakıyor. Bir avuç talip halkın desteğini alarak çetelerle sonra savaş ağaları ile savaşarak Afganistan’da bir İslam Emirliği kuruluyor. Devlet kademesinde sırasıyla Merkez Bankası Müdürlüğü, Savunma Bakanı, Maden ve Sanayi Bakanı olarak göreve atanıyor. Bu dönemde yorgun Afganistan’ın çaresizliği, yazarımızın çalışkanlıkla bulunduğu makamlardaki icraatları dikkat geçiyor. Yazarımızın akabinde Pakistan Büyükelçisi olarak kritik bir göreve getiriliyor. Hayatının en çilekeş ve mücadele işte burada başlıyor. Devamı mücadele ve Guantanamoda esaret içerisinde geçiyor. Kazanılmayan savaşın hikâyesini okumak, yakın İslam tarihine şahitlik etmek isteyenler okumalı.