“ Meryem onun anlattıklarını çok iyi anımsıyordu; insan yüzünün perdede bir ev kadar büyük göründüğünü, orada bir araba kaza yaptığı zaman, metallerin ezilişini, parçalanışını kemiklerinde hissettiğini.” (sf,29)
“Senin kadar sersemini de görmedim! Seni umursadığını, evine kabul edeceğini sanıyorsun, ha? Seni kızı gibi görüyor, evine alacak, öyle mi? Bak sana ne diyeyim. Bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez. Seni tek seven benim. Bu dünyada sahip olduğun tek insan, benim; ben öldükten sonra, hiç kimsen kalmayacak. Hiçbir şeyin olmayacak. Bir hiç olacaksın.”(sf,29/30)
“Korkuyorsun Nana, derdi ona. Hiç tanımadığın mutluluğu benim bulmamdan korkuyorsun. Benim mutlu olmamı istemiyorsun. İyi bir hayatımın olmasını istemiyorsun. Habis, fesat kalpli olan sensin.” (sf,30)
Bu kitabı anlatmaya ve kelimelere sığdırmayı başaramam ki