Yazar, bilgelik taslayan herkesi topa tutuyor. Bu listenin ilk sırasını stoacılara veriyor. Sonra Platon, Aristo, Homeros... bilgelikleriyle tanıdığım tüm isimler işgal altında. Delilikle bilgelik arasında hiçbir fark olmadığını savunuyor. Yazar bildiğim mutlak şeyleri unutmamı istiyor. Toplumu, içinde bulunan tüm sınıfları tek tek ele alıyor. Hepsinin çürük taraflarını irdeliyor. Yunan tanrılarıyla, havarilerle, özelikle Hristiyanlıktaki sakramentlerle baya dalga geçiyor. Bence cok cesurca kaleme alınmış bir yapıt. . . .
Bilinçli delirmenin faydalarını orijinal örneklerle sunuyor. Bir parça delilik katmadığımız her eylem hayatı yaşanmaz kılmaya itiyor. Sonra kendimizi ite kaka attığımız o hayatlarda bir parça mana, mutluluk, huzur aramaya kalkıyor ve sonucunda koskoca bir boşlukta asılı kalıyoruz. Dipsizliğin bile ne kadar rahatlatıcı olduğunu düşünecek kadar hiçliğe boğuluyoruz. Peki ne yapmalı? Üzerimize baskı koyan tüm kurallardan sorumluluklardan zevk almayı bilmeliyiz. Bazılarından arınmalı bazılarını da eğlenceli hale getirmeliyiz. Hiçbir sorumluluk bize zorba davranmamalı. Delirmek bu yüzden güzel. Hep deli kalalım. Bırak özgürce delirsin ruhun daha mutlu olacaksın