hiç kimseden hoşlanmazdı, yaşamdan hoşlanmazdı. yaşam mezara kadar taşınan sonra da fırlatılıp atılan bir yüktü. yaşam bir ölüm öncesi deneyimiydi; bir ön-ölüm.
tanrıyı sevdim elbette, tanrı da beni sevdi. hayvanları ve doğayı sevdim. ve şiiri. sorun insanlardı. bir başkasını nasıl seversin? bir başkasının seni sevdiğine nasıl güvenirsin? hiçbir fikrim yoktu. sevmenin kaybetmek olduğunu düşünüyordum.
Sevmeyi, sevebildiğin birini sevmek... Aşkın tanımı bu olsa gerek.
Onun için yeni kitaplar okumak, yeni filmler seyretmek, yeni alışkanlıklar edinmek. Ve her adımda, ona daha yakın olduğunu hissettiğin için mutlu olmak. İçindeki bu deli Nehir'i, zamanı geldiğinde serbest bırakıp, sana gösterdiği yoldan usanmadan ilerlemek, ona karşı koymak yerine, o Nehir'e kapılıp, o hırçın, o asi akışa kendini kaptırmak... İşte, aşk bu olsa gerek.