Mutluluğun ve Acının Tarihsel Anatomisi
İnsanlık tarihi, mutluluğun ve acının kol kola yürüdüğü bir sahil gibi. Birbirlerinden ayrılmadıkları gibi insanın da yakasından düşmeyen güçlü duygular onlar. Biri öne geçtiğinde diğerinin de öne geçmeye yeltendiği, sürekli didişen ama birbirinden de kopamayan iki arkadaş. Birini inkâr etmenin diğerini anlamsız kıldığı, zıtlığa dayalı mutlak bir bütünlük.
Üç Fransız yazarın mutluluğa dair sözlerine bir bakalım:
Mutluluk doğanın bize satabileceği en pahalı maldır.
Voltaire
Sadece büyük acılar çekenler mutluluğun anlamını bilirler.
Alexander Dumas
Yasakları yaşamak ve tatmak mutluluğun en başta gelen reçetesiydi.
Gustave Flaubert
Kahkahanın orta yerinde keder vardır."
Şölende ve neşeli anların ortasında üzüntü ve huzursuzluk yer alır.
Bir dirhem bal için bir okka zehir, bir arşın sevinç için bir fersah keder vardır. Tıpkı bir sarmaşığın ulu meşe ağacına dolanması gibi, acılar da hayatımızı kuşatır. Bir faninin hayatta daimi bir mutluluk araması kadar saçma ve gülünç bir şey yoktur. Hiçbir şey tamamen yararlı ve keyif verici değildir; mutlaka içinde bir burukluk, bir sızı, bir kin vardır.
Tıpkı bir satranç tahtasında olduğu gibi siyah ve beyaz adamların, sülalelerin ve şehirlerin düşüşleri ve çöküşleri vardır, ki günümüzde çoklu halde örnekleri var.
Melekler, tanrısal güçler ve gökcisimleri, güneş ve ay gibi döngümüzü fire vermeden, tutarlı ve daimi olarak tamamlayamıyoruz.
Bunun yerine, hastalıklara, acılara, kesintilere maruz kalıyoruz; bir o yana bir bu yana savrulup alaşağı ediliyoruz; en ufak bir esintiyle sürüklenip gidiyoruz ve en zayıf ihtimalde dahi ezilip büzülüp süklüm püklüm oluyoruz.
Bize biçilen paye bu; belirsizlik ve kırılganlık.
"Bunu bilmeyen ve buna katlanmak için kendini korumayan bu dünya yaşamaya uygun değildir.