Herkesin bildiği gibi, kaderin ne göstereceği belli olmaz. Ne kadar elverişli olsa, ne kadar mutluluk sunsa da aydınlık gökyüzü kimi zaman bulutlarla kaplanır ve her zaman aynı parıltıda olmayabilir. Kadere hizmet eden, ne tür birisi olduğunu göstermelidir, kendisine düşen görev ne kadar büyükse üzerine binen yük de o kadar ağır olacaktır. Bu yükü taşır ve yine de gülebilirse, büyük eylemlere yatkın olduğunu gösterir, ama yükün altında çökerse, kaderine layık olamamış demektir. Bu yüzden, kimilerinin dert ve keder diye andıkları şey, kaderin "Benim seçtiğim sen misin?" diye sormasıdır aslında. Ve yanıt açık olmalıdır. Kaderin kullandığı araçlar, her zaman keskin bileyli silahlar değildir, hayır, çoğu küt ve çentikli, paslanmış eski aletlerdir. Bundan yakınmak gerekmez mi? Hayır, tersine, taşınılan yükün ağırlığına bakarak gelecekteki kurtuluşun büyüklüğüyle gurur duyulmalıdır.
Sayfa 438
"Dün şahsı yazdılar. Bugün şahıslar yazılıyor. “Dün cemiyetleri yazanlar bugün kendi teneffüs ettikleri havayı yazanlar arasında nefessiz kalıyorlar. “Sebep: “Bugün keder yok... İnsanın kederi var. “Bugün nehir, dağ, deniz vesaire yok, dünya var. “Bugün her insanın arasında feryat eden şair yok. Feryat eden insanların arasında susan, yazan, düşünen şair var.”
Reklam
Ne keder ne yalnızlık, bazen mutluluk da eskitir bir şiiri
Nostalji, dindirilmemiş geri dönme özleminin neden olduğu ıstıraptır. Özlemini çektiğimiz ev artık olsa da olmasa da.
Sayfa 112
Aslında neden sürekli kendi evini yakıp yıktığını anlamak istiyor insan.
Sayfa 94
“… onu affetmek için fedakarlık yapmak zorunda kaldığım her seferin sonunda onu daha fazla sevdim…”
Sayfa 74
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.