Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Askeri konuşlanış suyun duruşu gibidir, su yüksekten aşağıya doğru akar, askeri konuşlanmış da düşmanın güçlü tarafından sakınıp zayıf tarafına saldırmaktır; su nasıl ki yerin şekline uyarak aşağı doğru akarsa savaşta düşmanın durumuna göre zaferi tayin eder. Nasıl ki suyun sabit bir şekli yoktur savaşta tek bir konuşlanış yoktur. Düşmanın değişen hareketlerine rağmen muzaffer olanı akıllı komutan denir.
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Reklam
Biliyorum, kolay değil yaşamak, (...) -Bin türlü mavi akar Boğazdan- Her şeyi unutabilmek maviler içinde. Biliyorum kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Askerî konuşlanış suyun duruşu gibidir, su yüksekten aşağıya doğru akar, askerî konuşlanış da [düşmanın] güçlü tarafından sakınıp zayıf tarafına saldırmaktır; su nasıl ki yerin şekline uyarak aşağı doğru akarsa savaş da düş- manın durumuna göre zaferi tayin eder. Nasıl ki suyun sabit bir şekli yoktur, savaşta da tek bir konuşlanış yoktur. Düşmanın değişen hareketlerine rağmen muzaffer olana akıllı komutan denir. Bu tıpkı beş elementin döngüsü, mevsimlerin değişmesi, günlerin kısalıp uzaması, ayın doğup batması gibidir.
«YAR-I-VEF AKAR» · Bikes-ü bivayeyim, Kimse bana yar değil, Kime dostum diyeyim, Kimse bana yar değil .. Hiç gülmedim dünyada,
Sayfa 465Kitabı okudu
İLHAN'IN SON BEŞ GÜNÜ İÇİN FOTOĞRAFLAR İlhan gelir Türküler'le Türküler'le biz elele Güleriz güzel günlere İlhan uzatmış kadehi Güler gözlerinin içi Çağıldar cümle sevinci
Reklam
Askerî konuşlanış suyun durușu gibidir, su yüksekten aşağıya doğru akar, askerî konuşlanış da [düşmanın] güçlü tarafından sakınıp zayıf tarafına saldırmaktır; su nasıl ki yerin şekline uyarak aşağı doğru akarsa savaş da düşmanın durumuna göre zaferi tayin eder. Nasıl ki suyun sabit bir șekli yoktur, savaşta da tek bir konuşlanış yoktur. Düşmanın değişen hareketlerine rağmen muzaffer olana akıllı komutan denir.
BİR DESTAN GİBİ: İMALÂT-I HARBİYE
Osmanlı Anadolu'su, her türlü sanayi tesislerinde, teknik cihazlanmalardan, santrallardan ve bu arada sanayi ve teknik alanında yetişkin insan kadrosundan yoksun bir ülkeydi. Zaten Osmanlı Türkiye'si, bir açık pazar, bütün endüstriyel ihtiyaçlarını yabancı ülkelerden satın alan ilkel bir tarım ve hammadde üreticisiydi. Bir yarı
Sayfa 410 - Remzi KitabeviKitabı okudu
BİR DESTAN GİBİ: İMALÂT-I HARBİYE
Osmanlı Anadolu'su, her türlü sanayi tesislerinde, teknik cihazlanmalardan, santrallardan ve bu arada sanayi ve teknik alanında yetişkin insan kadrosundan yoksun bir ülkeydi. Zaten Osmanlı Türkiye'si, bir açık pazar, bütün endüstriyel ihtiyaçlarını yabancı ülkelerden satın alan ilkel bir tarım ve hammadde üreticisiydi. Bir yarı
Yerhanlar yöresinde, eşkıya ile müsademeden dönen bir jandarma birliğine rastlarlar. Birlik komutanı yola devamın mümkün olamayacağını, takviye almaya gittiğini, geri dönene kadar beklenilmesini söyler. Anlaşılan, eşkıya Beşgöz Hanları tarafına inmiş, Erzincan Boğazı'nı tutmuştur (31 Ağustos). Mustafa Kemal sorar: Ne kadar zamanda dönersiniz? -24 saatte. -24 dakika bekleyemem. Paşa, Heyet üyelerine döner ve kararını bildirir: -Her ne olursa olsun, her türlü tehlikeyi göze almalıyız. Otomobillerin birinde hafif makineli silahlarımız var. Yüzbaşı Osman (Tufan) Bey ve birkaç arkadaşı öndeki otomobile binip makinelileri ateşe hazır durumda tutacak. Biz de silahlarımızla birlikte takip eden arabalarda olacağız ve bir ateşe maruz kalırsak hep beraber ateşle mukabele edeceğiz. Müsademe (çatışma) esnasında durmak yok. Ölen ve yaralanan olsa da durmayacağız, geçip gideceğiz. Benim görüşüm budur. Kabul ediyor musunuz? Hepsi, "Evet!" diye bağırır ve yola koyulurlar. İşte, lastikleri doldurulmuş, karoseri patlak, hurda halinde üç otomobilden ve eşyaları taşıyan üç at arabasından oluşan bu konvoy, öndeki otomobilde Mustafa Kemal, yanında Rauf Orbay ve Hoca Raif Efendi, arkadaki otomobilde Süreyya Bozyiğit, Hüsrev Gerede ve Mazhar Müfit Kansu, üçüncü otomobilde de Dr. Refik Saydam, Yaver Cevat Abbas (Gürer), Yaver Muzaffer Kılıç ve Yüzbaşı Osman Tufan ve ağızlarından seyahat boyunca eksilmeyen bir marş: Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar... Marşın son satırını değiştirerek söylerler: Güneş ufuktan mutlak doğar Yürüyelim arkadaşlar... İşte devrime yürüyen bu bir avuç insandır. Sivas'a hızla yaklaşmaktadırlar.
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.