... Kendini güçlü ve dayanıklı göstermeyi denemişti. Öyle görünmeye çalışırken içinde uyuyan bir şeyler uyanmıştı, eskiden hep başkalarına bel bağlayarak yaşadığı halde şimdi, ummadığı bir anda bağımsızlaştığını fark etmişti.
Kitap okurken nerede bulunursak bulunalım ister adada, isterse uzun sürecek bir mahpus yaşamında, ölümcül bir hastalığın soğuk kollarında olsak da metropollerden çok uzak kimsenin gitmediği taşranın taşrasında kurmaca insanı özgürleştirir. Hiçbir zaman insanın bulunduğu durumla yetinmesini sağlamaz. Kurmacanın göğü altında yaşamak apayrı bir yaşantıdır. O yaşantı ancak kitabın arka kapağı kapandığında nihayete erer. Bir şaman perspektifi ile okurun ruhunun okuduğu her metne kendini özdeşleştirmesi, özdeşleştirebilmesi farklı yaşamların yolunu açtığında okuma edimi esnasında mutu doruk noktaya çıkarır. Mutsuzluğu da pekiştirebilir. Metinlerin sınırsız şekilde duygu durumları vardır.
Tramvaydayım ve bu dünyadaki, bu kentteki ve ailemin içindeki yerimin ne olduğu konusunda tamamıyla tereddut içindeyim. Herhangi bir konuda haklı olarak ne tür isteklerim olduğunu öylesine bile söyleyemem.
Montaigne'in kitaplarla ilişkisi yaşlı halinde ve yalnızlığında kitapların onu avuttuğu yönündedir. Onu sıkan aylaklıkların yükünden kitaplar onu kurtarır ve her saat istenmeyen konukları etrafından kitaplar uzak tutar. Kitaplar, karşı konmaz değillerse şayet, zonklayan ağrıları dindirirler. Diğer, gerçek, daha canı kanlı ve doğal zevkler olmadan yaşamını idame ettiremediğinde kitaplar sadık bir dost gibi ona gücenmeyip yine onu beklerler. Kızmaları gerektiği yerde aksine onu her daim aynı sevecen, dostane yüzle karşılarlar. Kitapların yaşlılığa karşı bir panzehir olduğunu, hele de sözkonusu olan yalnızlıksa onu giderecek yegâne yolun, kaynağın yine kitaplar olduğunu keşfettiğini bilmektedir.