Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Varoluş nabız gibi atan dayanılmaz bir şeye dönüştüğünde zaman geçmek bilmez."
Sayfa 42 - Parantez YayınlarıKitabı okuyor
yağmurun yerden göğe yağdığı bu gece yasak bölgedeyim büyük çingenelerin çaldığı kaçak silahların içindeyim sevişmek kapısının kapandığı bir nabız yoklar ki daima hızlı bir nabız yoklar elim öpüştüklerim hırsızlama çirkin bir ağızda dişlerim bir bıçak değer dudağıma gök yarıldıkça şimşeklerden soğuk aynalarda kilitliyim tırnaklarımdaki elektrikten su gibi erir iliştiklerim kıvılcımlar uçar kirpiklerimden doğumdan öncesini yaşıyorum henüz belli olmadı kimliğim vücudunu arıyor ruhum bir yerde atomun çekirdeğiyim bir yerde artı sonsuzum Attilâ İlhan
Reklam
Serbest Fırka adı verilen üçlü nabız yoklamasında üçüncü adam Fethi Beydir.
Adnan Menderes, siyasi hayata ilk adımını, Serbest Fırka ile attı. Serbest Fırka tecrübesi, bana kalsa, üç eski arkadaş arasında, bir siyasi nabız yoklamasıdır.
Neden o zaman, söylesenize, Nastenka, neden o zaman böyle zamanlarda sıkışıyor ruh? Neden o zaman büyülü bir şekilde, beklenmedik bir hırsla nabız hızlanıyor, hayalperestin gözlerinden yaşlar boşanıyor, solgun, ıslak yanakları yanıyor ve dile gelmez bir sevinçle doluyor bütün varlığı? Neden o zaman uykusuz geceler bir an gibi, sebepsiz bir neşe ve mutlulukla geçiyor ve şafağın pembe ışığı pencereye vurduğunda ve loş odayı bizde, Petersburg’da olan türden, kararsız fantastik bir ışıkla aydınlattığında tan vakti, hayalperestimiz neden yorulmuş, tükenmiş bir halde kendini yatağa atıyor ve kendi hastalıklı, mahvolmuş ruhunun coşkularından yorulmuş ve kalbinde acı verici, tatlı bir sızıyla uykuya dalıyor? Evet, Nastenka, insan yanılır ve gerçek, hakiki bir tutkunun onun ruhunu heyecanlandırdığına inanır bilinçsizce, işe yaramaz hayallerinde canlı, ele gelir bir şeyler olduğuna inanır istemeden! Nasıl da yalan – işte, diyelim, aşk bütün tükenmez mutluluğuyla, bütün acı verici eziyetleriyle gövdesine girmiştir... Ona bakar bakmaz inanır insan!
Can YayınlarıKitabı okudu
Titreşen gece gökyüzünün altında dururken, evrenin onu hapsedicek seviyeye gelene kadar küçüldüğünü hissetti .Evren sıkışmış bir kalp , kırmızı ışık ise organları dolduran yarısaydam kan gibiydi. Sonra kırmızı ışığın yanıp sönmesinin periyodik olmadığını gördü; nabız düzensizdi . İnsan aklı tarafından hiçbir zaman anlaşılamayacak garip , muazzam ve inatçı bir varlığı hissedebiliyordu.
Reklam
İnsan kozmik hayatın nabız atışı ile birleşir ki bu insanoğlunda her zaman kalp atışı biçiminde mevcuttur. İnsan hayatı ve kozmik hayat bir olur, mikro kozmoz Makro kozmoz ile birleşir, böylece insan ruhu yayılma eğilimi gösterir ve dünyayı kapsayan ve Allah'ı unutma özelliği nedeniyle insanın algılamasına engel olan keyif ve vecde katılır. Tüm ritim ve zamansal sınırları aşan durumda insan aniden zaman dünyasından uzaklaşır, kendisini ezeliyet ile yüz yüze gelmiş hisseder ve bir anlığına yok olma ve sürekli olma zevkine ulaşır.
Nabız atışım dahi yorgun…!
·
Puan vermedi
Herşeyi ciddiye almaya yazgılı, yalnız ve mutsuzluğunun farkında bile değil, kendi içinde bir nabız gibi atarak çoğalıp duran bir kız çocuğu ile kuruyup gitmiş yaşlı bir kız arasında yaşanması her zaman için olası bir sahneydi bu .
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202110,1bin okunma
Reklam
En hasta asır kendini hataya kaptıran asır değildir; hakikatten yüz çeviren, hakikati küçümseyen asırdır...Coşkun heyecanların olduğu yerde güç tükenmemiştir, ümit vardır henüz. Ama ya kıpırdanışlar sona ermiş, nabız durmuş, kalp soğumuşsa...
Sayfa 240Kitabı okudu
Gece, ay doğarken neyler usul usul başladı semahı karşılamaya. Laciverdi bir sis dolanıyordu çadırların arasını. Doğanın tümünü aralıyordu gecenin tılsımı. sis, buğu, ışık, ney gene semaha duruyordu cümle tabiat. Bu kez semaha güneyin rüzgârı da karışmıştı. Terli, uzak, buğulu bir yosun kokusu belli belirsiz duyuruyordu kendini. Güney rüzgârlarının deniz kokan soluğu dolaşıyordu çadırların tepesie tünemiş bulutların arasında. Semahın görkemi tutmuştu dağı-taşı. Akan sular, akan yıldızlar, ulu ağaçlar, ovanın yeşil tılsımı, gecenin içinde koyulmuş gölgeler, yüzlerce çadır, binlerce insan... Onca yürek çarpıyordu şimdi doğanın koynunda. Önce nabız diriltiyordu yeniden uykusundaki geceyi.
Sayfa 67
Varoluş nabız gibi atan dayanılmaz bir şeye dönüş­tüğünde zaman geçmek bilmez.
Yzur, bilincini yitirmeksizin, acıyla kıvranmaya başladı. Sadece iç paralayıcı bir sonsuzluk ifadesiyle bana doğru döndüğünde hafifleyen mutlak bir yalnızlık, zayıf bir soluma, belli belirsiz bir nabız, kapalı gözlerine inen tatlı bir acı ve o bildik melez hüznüyle dolu yüzü.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.