Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nadir kemaloğlu

Nadir kemaloğlu
@nadkee
Öğrenen, öğreten.
Sınıf öğretmeni
Lisans
null
Erzurum
21 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Büyük bir Japon bilgesi, deniz kenarında kumlar üzerinde oturmuş, meditasyon halindedir. Delikanlının biri, ona yaklaşır ve der ki: - “Lütfen beni öğrencin olarak kabul et.” Bilge, parmağıyla kumların üzerinde düz bir çizgi çeker; - “Çizgiyi kısalt” der. Genç, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge der ki: - “Git, öğren de gel!” Aradan bir ay geçtikten sonra delikanlı tekrar gelir. Bilge, yine bir çizgi çizer: - “Kısalt!” der. Delikanlı, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır. Bilge, onu da kabul etmez: -Git, öğren de gel! İki ay sonra delikanlının yanına geldiğini gören Bilge, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve onu kısaltmasını ister. Delikanlı: - “Çok düşündüm ama bulamadım. Siz kısaltın!” Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker: - “Şimdi kısaldı.” der... Bu hikaye, Japon kültüründe gelişmenin, ilerlemenin yolunu gösteren sırlardan biridir. Düşmanlığa ve diğer insanlarla boğuşmana hiç gerek yok, çünkü sen olgunlaşıp ilerlediğinde onlar kendiliğinden yenilgiye uğrar, geride kalırlar... Alıntı
Reklam
Bir insanın kaderi, dağdaki patika gibidir; bazan çıkar, bazen iner, bazen de dibi görünmeyen bir uçurumun başına gelir durur. İnsan tek başına böyle yolda yürüyemez. Ama birleşenler, birbirlerine omuz verenler her engeli aşar. Cengiz Aytmatov
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor, Bir gün bakıyorsun sıcacık, Bir gün bakıyorsun buz gibi.🍂 Ahmed Arif

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayalleriniz bitebilir.... Yüreğiniz incilebilir... Umudunuz yara alabilir... Ama hiç bitmez umut.. Kendini onarmayı başarır bir şekilde. Nefes aldığımız müddetçe, umudu taşırız yüreğimizde. Dünler bizden çok şey götürsede. Gözümüzü açtıysak yeni güne yaralıda olsa sarıl umuduna.. İyileştir onu sabırla şükürle. Güven sevmenin gücüne..! 🦋 "Umut belkide gelecek sayfada kapatma kitabı." Cemal SÜREYA
Her sabah ayakları sürüye sürüye, geri tepe tepe işe giden, her mesai bitimlerinde nereye gideceğini bilmeksizin bir yerlere giden, hep aynı yolları, hep aynı kaldırımları aynı adımlarla adımlayan, çıkmaz sokaklardan ve meydanlardan korkan, sevmediği hayatları yaşayan, çile doldururcasına, sırasını savarcasına yaşayan, sevmediği işleri yapan, sevmediği bir eşle evlenen, sevmediği bir mahallede oturan, sevmedikleriyle yaşayan, her akşam sevgisiz, şiirsiz evine bir kabre girer gibi giren, gecelerini bir sıkıntı ve kasvet yorganına sarınarak ve elem döşeğine sırtını vererek yabancı bir gövdeyle birlikte geçiren bütün ölü kentlerin ölü doğan çocukları! Sizi bu ölümcül, bu hiçleşme, yoksunluk oyununa mahkum kılan burjuvazidir ve siz, buna müsaade ettiğiniz müddetçe bu tehlikeli oyun sürecektir. Gorki Serdarov
Reklam
Öyle mi? Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? -Bitmeyecek, dedi. -Hiç mi? -Hiç. -Niyetin kâtip olmak mı yani? -Hayır. -Ya? -İnsan olmak. Orhan KEMAL (Vukuat Var)
“Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk. Oysa istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı. Zamanla trene başkaları da bindi ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz,arkadaşlar, çocuklarımız, hatta hayatımızın aşkı... Bir
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesini bilmeyenler ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Nazım Hikmet
KISSADAN HİSSE Yaşlı bir marangoz, eşi ve ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek için işveren müteahhidine emekliliğini istediğini iletti. Müteahhit iyi marangozunun emekliye ayrılmasına üzüldü. Kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasını rica etti. Marangoz istemeyerek kabul etti ve işe girişti, ne var ki.. Gönlü bir an önce emekli olma niyetindeydi. Bir an önce bitirmek için baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!.. İşini bitirdiğinde, müteahhit, evi incelemek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. -Bu ev senin, şimdiye kadar verdiğin emeklerden dolayı benden sana hediye. Marangoz şaştı kaldı. Keşke yaptığı evin kendi evi olacağını bilseydi! O zaman böyle baştan savma yapar mıydı! Marangoz siz, yaptığınız evlerde hayatınız. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. Hayatınızı kendiniz şekillendirirsiniz. Bugün yaptığınız davranış ve seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar. Alıntı
BİR İNGİLİZCE ÖĞRETMENİN ANISI. Bir gün sınıfta şartlı cümleleri anlatıyorum. Aralık’tı aylardan. Tahtaya İngilizce bir cümle yazdım. “Evet çocuklar, tahtada ‘Eğer çok zengin olsaydım, anneme ..alırdım.’ yazıyor. Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü de kullanarak doldurun. Anlaşıldı mı?” dedim. Anlaşılmış olmalı ki herkes sessiz bir
Reklam
Beni bir mevsime benzetmek istersen eğer; Sonbaharım... Kimi zaman köşeden gülümseyen bir güneş olurum, Kimi zaman döne döne düşen bir yaprak. Kimi gün usul usul yağan bir yağmur olurum, Kimi gün deli deli savuran bir rüzgâr. BEN SONBAHARIM... Beni bir çiçeğe benzetmek istersen eğer; Çiğdemim... Sapsarı rengiyle içini ısıtan, Koparmak
Herbirimizin ayrı ayrı hikayeleri var. Ama aynı hislerle kucaklıyoruz her bir acıyı, özlemi, sevinci.....! Başkalarının hayatlarına dokunuşlarımız ne de güzeldir. Birinin omzuna dokunup ben burdayım diyebilmek....
“ Evreni sevgi yarattı, gökyüzünü sevgi yarattı ,onun içindir ki evren böylesine sonsuz, toprak bu kadar zengin, yaratıcı, gökyüzü böylesine ışık kaynağı. İnsanı sevgi yarattı, onun içindir ki insan bu kadar yaratıcı, böylesine güzel... ” Yaşar Kemal
Bütün derslerinden her sınavda yüksek puanlar alan çocuk Sordu babasına ; Baba ilerde ne olmamı istersin ? Baba; Gururla yapıştırdı hemen cevabı avukat ol.
Nuri Bilge Ceylan'nın "Mayıs Sıkıntısı" filminde çocuk oyuncu babasından müzikli saat istemektedir. Babası düşürüp kıracağını söyleyip almamaktadır. Halası da çocuğa bir yumurta verir, eğer 40 gün kırmadan cebinde taşırsa babasını saat almaya ikna edeceğini söyler. Halasının kasabada film için çalışmalarda bulunan yönetmen oğlu ona şöyle der. "Ali sen bunu kaynatıp taşırsan kırılmaz." der. O da, "Olmaz hilelik olur." der. Çocuğun istediği anda kendisine saat alınmasıyla, böyle sorumluluk aşılayan bir imtihandan sonra saat alınması arasında, DÜNYAYI ALGILAMA ve ZAMANI KAVRAMA kadar fark var. Bizler günümüzde ne yapıyoruz? Çocukların her istediğini alıyoruz. Aldıklarımızdan çabucak bıktıklarında ya da arızalandığında yenisini alıyoruz. Çocuklar eşya tasarrufunu öğrenemediği gibi, hayata dair önemli algılardan yoksun kalıyorlar. Örneğin tutumluluk, yetinmek, çabalamak, bir şeyler elde etmek için sabırla beklemek gibi... Gelecek Nasıl Bir İnsan Bekliyor?
395 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.