Çok okuyan biraz da yazan, çok dinleyen,biraz da söyleyen,anlatan,güldüren,gezen,öğrenen,öğreten, bildiklerini kızına öğretmeye çalışan bir baba. Olmak ile olamamak arasında kalmış orta yaşlı ortalama bir adam.
"En Uzun Gece"nin içindeki mesaj gibi, hayatimiz bazen kirli bir su birikintisi gibi bir yer olabilir. Ancak bu hikaye o kirli su birikintisinin içinde bile parildayan yildizlar oldugunu unutmamanin hikayesidir.
Zaman aralığı, zihinde garip ve çelişkili bir meseledir. Rutin ya da olaysiz geçen bir sürenin insana bitmez tükenmez geleceğini varsaymak mantıklıdır. Öyle olması gerekir ama değildir. Asıl sıkıcı ve olaysız zamanlar şıp diye gelip geçer. İlgiyle renklenmiş, trajediyle yaralanmış, sevinçle bölünmüş zamanlar ise hatırada uzun görünen
sürelerdir. Düşünülürse öyle de olması gerekir. Olaysızlığın direği yoktur ki üzerine bir süre asabilesiniz. Hiçbir şeyden hiçbir şeye geçen zaman sıfırdır.
Latin edebiyatını her zaman sevmişimdir. Isabel Allende ile de yeni tanıştık diyebilirim. Bu okuduğum ikinci kitabı ve benim favorilerim arasına girdi. Son sayfalarında gözlerimin dolmasına engel olamadım. Herkesi farklı bir yerden yakalayabilir bu kitap. Kimisi Julian’ın hayatına bakıp Shantaram kitabını okuyor hissine kapılabilir ve buradan bağlanabilir kitaba. Kimisi son bölümde Hasan Ali Toptaş’ın Kuşlar Yasına Gider kitabındaki hüznü anımsayabilir. Kitapta bir çok ayakizi var ve mutlaka bir tanesi sizi bir yere götürecek. Kitapta adı geçen Machado’nun da şiirinde dediği gibi. “Yol yoktur yolcu. Yol senin ayak izlerindir. “
VioletaIsabel Allende · Can Yayınları · 202361 okunma