O zaman on yaşındaydım. Çok meraklı bir çocuktum. Durmadan sorular soruyordum amcalarıma. Abdülrezzak Bey'e, bu nedir, şu nedir diye. Onlar da sorularıma büyük bir olgunlukla cevap yetiştiriyorlardı. On yaşındaki bir çocuk gözüyle, her şeyi, kocaman yapıları, güzel oda ve salonları, altın ve gümüşleri, tahtı, sultanı, vezir, şapa kılıç, fes, Türkçe konuşmaları, benimle ilişkilerini, babamı, amcalarımı, her şeyi belleğime kaydediyordum. Büyüyüp, hayatın içine atıldığımda hayatın oyun ve tuzaklarını, zorluk ve acılarını çok yakından gördüğümde, zaman zaman geri dönüp, bütün onlar neydi diye sorduğum olmadı değil. Bu soruya bulduğum cevaplar, kuşkusuz o zamanlarda bulduğum cevaplardan çok farklı oldu. Çocuk beynimde oluşan bütün o şekiller, tamamen değişip yerini yeni şekillere bıraktı.