Karlar Kraliçesi, işi gücü hainlik ve fesatlık olan Laponyalı bir cadıymış. Sözü geçen pis karı öyle bir ayna yaptırmış ki, bu aynaya yansıyan tüm görüntüler güzelliklerini yitirir, iğrenç ve kötücül şeylere dönüşürmüş; dünyayı bir kez oradan görenler anında taş kalpli, berbat insanlar oluverirlermiş.
Karlar Kraliçesi’nin çömezleri, dalgayı
İnsanoğlu, aptal değilse bile dehşetli ölçü de nankördür.Evet, eşi bulunmaz, bir değer bilmez nankör!Nankörün nankörü!
Hatta bana göre, insanı en uygun olarak iki ayaklı nankör bir yaratıktır diye tanımlamak gerekir.
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de
Boş ve yararsız işlerle uğraşan o asilzade, kuyumcu ya da benzer meslekleri icra eden kişilere cömert davranan, fakat emeklerine gereksinim duyduğu kömürcü, nalbant ya da çiftçiye ilgi göstermeyen hükûmet adaletsiz ve nankör değil midir?