Batı felsefesinin tarihine birkaç nedenden dolayı erkekler damga vurmuştur:
1. Felsefe yapmaya olanak verecek tarzda sistematik eğitim alabilen kadın sayısı yirminci yüzyıla kadar çok azdı;
2. Kadınların ailevi ve toplumsal rolleri, felsefe yapmak için gerekli boş zamanı onlara sağlamıyordu;
3. Erkek filozoflar, geleneksel olarak bu alanı erkeklerle sınırlı görüyorlar ve bazen kadınları dışlayacak kadar ileri gidiyorlardı. Yine de her felsefi dönemde, bazı kadınlar erkeklerin uğraştıkları şekliyle felsefeye ilgi göstermişler ve bazıları da başlı başına filozof olmuşlardır. Kadın filozofların çalışmalarının ne kadarının göz arşı edildiğini, unutulduğunu ya da hak ettiği ilgiyi asla görmediğini bilmek olanaksızdır çünkü yirminci yüzyıla kadar, kadın filozofların pek az çalışması korunup saklanmış, hatta geleneğin bir parçası olarak bahse konu olmuştur.
Yunanistan’da ve Roma’da eski dönem, bu genel erkek egemen eğilimin temelini oluşturdu. Üst sınıftan kadınlar evlerindeki özel kısımlarda kapalı tutuluyor ve kamusal yaşam için eğitim görmüyorlardı. Yoksul kadınlar anneliğin, ailevi angaryanın ve tarımsal işlerin ağır yükü altında eziliyorlardı. Biraz boş zamanı olan kadınlar belki dikiş, eğirme, dokuma işleri yapıyorlar ya da belki erkeklerin sohbetini dinliyorlardı ama her zaman evlerinde kalıyorlardı; oysaki felsefi etkileşim büyük ölçüde kamuya açık yerlerde meydana geliyordu. Eski zamanda kadınlar, erkeklere tanınan haklara genellikle nadiren sahiptiler. Yine de eskiçağda yaşamız az sayıdaki kadın filozofun felsefi çalışmaları bugüne gelmiştir.
Hiç kimse kötülük istemez ama birçoklarının kötü amaçları vardır ya da kendileri kötüdür. Bunun nedeni, kötü yolda olanların kötülüğün ne olduğunu bilmemeleridir. Yani kötülüğün kaynağı cehalettir.
Felsefe yavan bir konumdan ibaret değil mi?
Hiç de değil! Filozofların bir çoğu eksantrik ilişkileri;Felsefe tarihi de acayip olaylar var alışamadık ıvır zıvırlar tıka basa doludur.
Felsefenin hayatımızın her alanında, okuduğumuz her kitapta, incelenen her karakterde, bakış açımızın önemli bir parçası olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Felsefe alanının bir öğrencisi olmadığım ya da bu konuda bir uzmanlaşmam olmadığı için, yardımcı kitapların gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni, felsefe tarihinin, insanların 'hayatı'
Ortaya çıkan soru şudur: “İnsan dışı varlıkların içkin değerine nasıl gerekçe gösterebiliriz?” Jeremy Bentham ünlü sözüyle, bu “onlar”ın düşünebilmeleri ya da akıl yürütebilmeleri sorunu değil, acı çekip çekememeleri sorunudur.
Thomas E. Hill Jr. gibi erdem etikçileri, insan dışı varlıklara gösterdiğimiz muamelenin hem karekterimizi açığa çıkardığını hem de kısmen oluşturduğunu belirtme gereği duymuştur.