George Orwell'ın Hayvan Çiftliği, ilk bakışta masum bir hayvan hikayesi gibi görünse de, derinlerde siyasi ve felsefi anlamlar barındıran alegorik bir başyapıttır. Roman, 1917 Rus Devrimi'ni ve ardından gelen totaliter rejimin yükselişini hicivli bir şekilde ele alıyor.
Beylik Çiftliği'nde yaşayan hayvanlar, zalim çiftlik sahibi Jones'a karşı bir devrim yaparak özgürlüklerini kazanırlar. Koca Reis adındaki domuz liderliğinde, çiftliği eşitlik ve adalet üzerine kurulu bir ütopya haline getirmeyi hayal ederler. Fakat zamanla, Koca Reis ve diğer domuzlar güç zehirlenmesine kapılır ve devrimin idealleri yozlaşmaya başlar. Domuzlar, kendilerini diğer hayvanlardan üstün görmeye başlar ve çiftliği kendi çıkarları için yönetmeye başlarlar.
Orwell, bu romanda totaliter rejimlerin nasıl ortaya çıktığını ve güç zehirlenmesinin nasıl yıkıcı bir etkiye sahip olabileceğini ustalıkla anlatıyor. Hayvan Çiftliği'ndeki olaylar, günümüzde de geçerliliğini koruyan bir uyarı niteliğindedir.
Romandaki karakterler, hayvanlar olsa da, oldukça insani duygular ve zaaflar taşımaktadır. Koca Reis, hırslı ve karizmatik bir liderdir. Napoleon, zalim ve diktatör bir yöneticiye dönüşür. Squealer, propagandanın ustasıdır. Boxer, körü körüne itaat eden sadık bir köleydir. Clover, umudunu ve iyimserliğini asla yitirmeyen bir hayvandır.
Orwell, yalın ve akıcı bir dille yazıyor. Hikaye sürükleyici bir şekilde ilerliyor ve okuru sonuna kadar kendine bağlıyor. Romandaki diyaloglar oldukça keskin ve zekice yazılmış. Orwell, hiciv ve ironiyi ustalıkla kullanarak, totaliter rejimlerin saçmalıklarını ve çelişkilerini ortaya koyuyor.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,5bin okunma
Başka milletlerin topraklarını işgal eden kumandanlardan niçin bu kadar saygıyla bahsedildiğini anlamıyorum. Büyük İskender, Anibal, Scipion, Cesar, Charlmange, Napoleon
ve daha bunlar gibi binlerce kumandan, başka halkların topraklarını işgal etmekten başka ne yapmışlardır?
" Aldığınız ücretten daha fazla ve daha iyi hizmet verin, bu yatırımlarınızın bileşik faizini er ya da geç alırsınız. Ektiğiniz her yararlı hizmet tohumunun filizlenmesi ve size bol hasat vermesi kaçınılmazdır."
Hayvanların kurduğu sistemde, yalnızca domuzlar, özellikle Squealer ve Napoleon gibi karakterler, diğer hayvanlar üzerinde kontrol kurar. Squealer, propaganda ve manipülasyon yoluyla hayvanları yönlendirirken, Napoleon ise otoriter bir lider olarak hareket eder. Çiftlikteki yaşam, zamanla daha zorlaşır ve hayvanlar yine sömürü altına girerler. Kitap, güç, otorite, propaganda ve manipülasyon gibi konuları ele alırken, aslında insan toplumlarındaki politik süreçleri ve insan doğasındaki çelişkileri de gözler önüne serer. "Hayvan Çiftliği"nin temel fikri, güç arzusuyla hareket edenlerin, herhangi bir topluluğun içinde benzer bir baskı sistemi yaratabileceği ve bunun sonucunda toplumun genel çıkarlarına zarar verebileceğidir.
Eleştiren Kavram: "Hayvan Çiftliği"nde eleştirilen kavramlar arasında toplumsal adaletsizlik, demokrasi eksikliği, ideolojik manipülasyon, otoriter liderlik ve güç zehirlenmesi gibi konular bulunmaktadır.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,5bin okunma
George Orwell’in bir solukta okuyup bitirilecek kitabı. 1984 kitabını okumuş birisi olarak bu kitabının da bir şaheser niteliğinde olduğunu düşünerek başladım ve hislerim beni yanıltmadı. Sadece tek üzüldüğüm nokta daha önce bu kitabı okumamış olmam.
Hayvan çiftliği kötü bir peri masalıdır. Yazar kitapta Stalin’i ve Sovyetleri eleştiriyor. Kitap kapağındaki domuz Napoleon, Stalin’in ta kendisidir.
Hayvanların birlik olup çiftlik sahibi John’u kovmalarının ardından Napoleon’un tüm yetkileri ele geçirmesi günümüzde de karşılaştığımız şeylerden birisi. Başta Napoleon olmakla diğer domuzların da 7 kuralı değiştirmeleri, giderek nefret ettikleri varlıklar olan insanlara dönüşmeleri çok güzel işlenmiş.
Kitabın dilinin anlaşılır ve akıcı olmasından dolayı hikayenin başından sonuna kadar büyük heyecanla okudum. Sonunun yarım kaldığını düşünüyorum, belki de yazarın tüm hikayelerini bitirme şekli böyledir. Böyle sonlar buruk bir his bırakıyor insanda.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,5bin okunma
Napoleon Elysee sarayında bir defa konuşurken şöyle dediğini duymuştu:
“Artık ordulara kumanda etmemeye mahkûm olduktan sonra, benim ruhumu ve fikrimi tamamıyla zabtedecek yalnız ilimleri görüyorum…”
Başka ulusların topraklarını fethedenlerin neden bu kadar saygıyla andığımıza anlam veremiyorum. İskender, Hannibal, Scipio, Caesar, Charlemagne, Napoléon ve onlar gibi daha nicesi tam olarak neyi başardı?
… Nice’e vardığında orada bulunanlardan birinin boşboğazlık edip koca bir orduya komuta etmek için 26 yaşın fazlasıyla genç olduğunu belirtmesi üzerine “Merak buyurmayın” diyecekti Napoleon, “Döndüğümde bu kadar genç olmayacağım.
Napoléon, Fontanes’a şöyle dermiş: “Şu dünyada en çok hayranlık duyduğum şey
nedir, biliyor musunuz? Gücün herhangi bir şey kurmakta yetersiz kalması. Yalnız iki güç
var dünyada: kılıç ile ruh. Kılıç sonunda her zaman ruha yenik düşer.”
Zamanını en etkili şekilde kullanmaya çalışan Napoléon yemeklerde yarım saatten fazla vakit geçirmez, banyo yaparken ya da tıraş olurken bir yandan da birilerine gazete okutarak zamandan tasarruf etmeye çalışırdı. Yirmi iki metresinden kiminin Napoléon'un ön sevişmeyi çabucak geçmesinden yakındığı bilinmektedir.
Napoléon, halkını etkisi altına alabilmenin en iyi yolunun iki aracı kullanmaktan geçtiğini anladı. Bunlardan ilki halkını onurları ve ideolojileri için savaştıklarına inandırmak, ikincisi ise iyi iş çıkaran kişileri ödüllendirmekti. Nitekim, "Bana kalırsa Fransızlar özgürlüğü ya da eşitliği pek de umursamıyor. Onların tek hassasiyeti şerefleridir, diyecekti. İşin pratik yönünü ise şu şekilde açıklıyor;
"Askerler ise zafer, imtiyaz ve ödül isterler."³ Dolayısıyla Napoléon bu söylediklerini uyguladı ve en cesur askerlerini madalyalarla, yaralanma ya da emeklilik maaşlarıyla, rütbe terfileriyle, topraklarla ve unvanlarla ödüllendirdi.