Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zira gerçekte, insan kendini daima herkesten daha iyi anlatır. Yanıldığı ya da yalan söylediği zaman bile kendisinden sonra gelen ve gerçeği bilenlere kendisi hakkında bir şeyler söylüyor demektir.
Sayfa 399 - Kapra Yayıncılık
Dikkatli iki çağdaş gözlemci birbirine ters düşüyor. Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini.² Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu?Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor.3 Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkın dalıga sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgi düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu. ..
Reklam
Neden Milyonlarca İnsan Birbirini Öldürdü?
Milyonlarca insanın birbirini öldürmeye çalıştığı ve yarım milyon insanın öldüğü böyle bir olayın nedeni tek bir insanın iradesi olamaz: Bir insan nasıl bir dağı deviremezse, tek bir insan 500 bin kişinin ölmesine de yol açamaz. Peki nedenler nedir? Bazı tarihçiler nedenin Fransızların savaşçı ruhu, Rusya'nın yurtseverliği olduğunu söylüyor. Başkaları Napoléon'un askerlerinin taşıdığı demokratik öğeden ve Rusya'nın Avrupa'yla ilişkiye girme zorunluluğundan bahsediyor. Ama milyonlarca insan birbirlerini öldürmeye nasıl kalkıştı, kim emretti bunu onlara? Herhalde herkes bunun kimse için daha iyi olmayacağını, daha kötü olacağını açıkça görüyordu; neden yaptılar bunu? Bu anlamsız olayın nedenleri üzerine geriye dönük sonsuz sayıda çıkarım yapılabilir ve yapılıyor da; ama bu açıklamaların engin sayısı ve hepsinin aynı havadan çalması, sadece bu nedenlerin sonsuz sayıda olduğunu ve hiçbirine neden adı verilemeyeceğini kanıtlıyor. Dünyanın yaratılışından beri öldürmenin fiziksel ve ahlaki açıdan kötü olduğu bilindiği halde, neden milyonlarca insan birbirini öldürdü? Demek bu o kadar kaçınılmaz bir şekilde zorunluydu ki, bunu yapan insanlar, arıların sonbaharda birbirlerini yok ederek yerine getirdiği, erkek hayvanların birbirlerini yok etmesine yol açan, doğaya ait o zoolojik yasayı uygulamış oluyorlardı. Bu korkunç soruya başka bir yanıt verilemez.
Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini. Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu? Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların yarı kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor. Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkındalığa sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgili düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu.
Lev Tolstoy ise tam tersini iddia ediyor. Hayatı yaratan, olayları yönlendiren, onlara kendi karakterlerini, kendi renklerini verenin Napoléon gibi büyük insanların değil, kitleler olduğunu söylüyor.
"Thomas Carlyle halk kitlelerinin ölü bir kil topağı olduğunu, bir heykeltıraş ortaya çıkmadığı sürece hareketsiz yattığını söylüyor. Ama bir sanatçı, büyük bir insan, bir kahraman –Sezar, Napoléon, Büyük Petro, Sokrates, Muhammed – gelir ve kili eline alıp ona şu ya da bu biçimi verir. İnsanlardan, kitleden ne isterse onu yapar."
Sayfa 68 - Carlyle Kahramanlar ve Tarihte Kahramanlık adlı ilginç kitabında kahraman kültürünü vazediyorKitabı okudu
Reklam
_Vatanınız, anneniz gibidir. Her kim vatanınızı aşağılıyorsa, hem size, hem annenize hem de atalarınıza düşmandır ve o her kim olursa olsun çekinmeden suratına bir yumruk indirin ve o kansızlarla mücadele edin. _Oyun başlasın! _Tek millet, tek devlet, tek lider, büyük Almanya. _Gelecek ya bizim olacak ya da ortada gelecek diye bir şey
Napoléon gece yarısı eski bir saray arabasıyla Paris'e geliyor. Her şeyi, kendi eşyasını bile kaybetmiş. Gelir gelmez bütün erkek kardeşlerini, bakanlarını çağırıyor. Bakanlar beş dakika ancak kalıyorlar, Meclis'e dönüyorlar, imparator yüzbin asker daha istiyor, Lucien'i de kendi adına Meclis'e yolluyor, Imparator'u yüz üstü bıraktınız! diye milleti suçlamasını söylüyor. Meclis'te onu kimse dinlemek bile istememiş. Millet ağabeyimi yüz üstü bıraktı! deyince Lafayette ayağa fırlamış: Millet ağabeyinize üç milyon evlâdını kurban verdi. Daha mı istiyor? diye bağırmış... Bunun üzerine Lucien birtek kelime bile söylemeden çıkmış Meclisten.
"Ama benim için tek bir kadın var. Onun kim olduğunu biliyor musun? Sana onu tarif etmek isterdim ama seni anlattığımı anlayabilmen için çok fazla övmem gerek. Gerçekten, kalbim onun hakkında ancak iyi şeyler söylüyor. Ah, bu yalnız ve uzun geceler!"
Sayfa 306 - Napoleon'un YazılarıKitabı okudu
"Lev Tolstoy ise tam tersini iddia ediyor. Hayatı yaratan, olayları yönlendiren, onlara kendi karakterlerini, kendi renklerini verenin Napoléon gibi büyük insanların değil, kitleler olduğunu söylüyor.... Lev Tolstoy'un çizdiği tabloysa bambaşka: "Denizde hareket eden büyük bir gemi hayal edin. Geminin önünde hareket ederken büyük bir akım oluşur. Gemiyi ileri sürükleyenin bu akım olduğunu kim düşünebilir? Geminin önündeki akımı yaratıp kovaladığı aşikârdır. Buradaki harekete sebep olan güç gemidir ve akım, geminin itici gücünün ortaya çıkardığı formlardan biridir, yani sonuçtur."
Reklam
Milletlerin tarihini kim yaratır? Halkmı? yoksa bireylermi?
Milletlerin tarihini kim yaratır? Devletlerin ve bütün insanlığın yaşantısındaki en büyük olaylar, kimler tarafından yönlendirilir ve yönetilir? Bağımsız bireyler tarafından mı? Yani bazı tek başına büyük adamlar "ünlü İngiliz düşünürü Carlyle'ın dediği gibi" kahramanlar tarafından mı, yoksa bütün millet mensuplarının gayreti ve
Sayfa 10 - Halk KitabeviKitabı okudu
Büyük miktarlarda zenginliğimizi oluşturmadan önce aklımızı yoğun zenginlik arzusuyla mıknatıslamamız gerektiğini; para kazanma arzusu bizi onu elde etmek için kesin bir plan hazırlamaya zorlayana dek “para bilinci” taşımamız gerektiğini söylüyor olmalı.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.