Napoléon gece yarısı eski bir saray arabasıyla Paris'e geliyor. Her şeyi, kendi eşyasını bile kaybetmiş. Gelir gelmez bütün erkek kardeşlerini, bakanlarını çağırıyor. Bakanlar beş dakika ancak kalıyorlar, Meclis'e dönüyorlar, imparator yüzbin asker daha istiyor, Lucien'i de kendi adına Meclis'e yolluyor, Imparator'u yüz üstü bıraktınız! diye milleti suçlamasını söylüyor. Meclis'te onu kimse dinlemek bile istememiş. Millet ağabeyimi yüz üstü bıraktı! deyince Lafayette ayağa fırlamış: Millet ağabeyinize üç milyon evlâdını kurban verdi. Daha mı istiyor? diye bağırmış... Bunun üzerine Lucien birtek kelime bile söylemeden çıkmış Meclisten.
Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini. Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu? Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların yarı kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor. Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkındalığa sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgili düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu.
Reklam
"Ama benim için tek bir kadın var. Onun kim olduğunu biliyor musun? Sana onu tarif etmek isterdim ama seni anlattığımı anlayabilmen için çok fazla övmem gerek. Gerçekten, kalbim onun hakkında ancak iyi şeyler söylüyor. Ah, bu yalnız ve uzun geceler!"
Sayfa 306 - Napoleon'un YazılarıKitabı okudu
Geri18
83 öğeden 81 ile 83 arasındakiler gösteriliyor.