Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Napoleon’un liderliğinin hayati öneme sahip olan temel taşlarından biri de baskı altında sergilediği görkemli sakinliğiydi. Bu özelliği, bilhassa hükümdarlığın mağlubiyetlerle ve ricatlarla dolu olan son dönemlerinde öne çıkmıştı. Nitekim 1813’te, “Duygularımın bana ihanet etmesini engellemek için kendimi kontrol etme becerimi geliştirmem yıllarımı aldı,” diyecekti.
Elma olgunlaşınca düşer; niçin düşer? Ağırlığı onu yere doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi, güneşten kızardığı, ağırlaştığı, rüzgar onu sarstığı için mi, aşağıda duran erkek çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiç biri değil. Bütün bunlar sadece her türlü hayati, organik, içgüdüsel olayı doğurgan şartların bir araya gelmesidir. Elmanın, dokusu bozulduğu için düştüğünü ileri süren bitki bilimci de, aşağıda duran, kendisi yemek istediği için elmanın düştüğünü, bunun için dua ettiğini söyleyecek bir çocuk kadar haklı olacaktır. Altı kazılmış milyonlarca pud ağırlığındaki bir dağın, son işçinin son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kimse ne kadar haklı ne kadar haksızsa, Napoleonun Moskovoya gelmek istediği için geldiğini ve Aleksandr onun mahvını istediği için mahvolduğunu söyleyecek kimse de o kadar haklı ve o kadar haksızdır. Tarihi olaylarda büyük dediğiniz adamlar, adlarını olaya vermiş birer etiketten başka bir şey değildir. Onların da, etiket gibi, olayın kendisiyle pek az ilgileri vardır. Onların, istenerek yapıldığını sandıkları hareketlerden hiçbiri tarihi anlamda istemli değildir, tarihin genel gidişine bağlıdır, çok önceden belirlenmiştir.
Reklam
_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir. _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. _Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar
Napoleon’un liderliğinin hayati öneme sahip olan temel taşlarından biri de baskı altında sergilediği görkemli sakinliğiydi. Bu özelliği, bilhassa hükümdarlığın mağlubiyetlerle ve ricatlarla dolu olan son dönemlerinde öne çıkmıştı. Nitekim 1813’te, “Duygularımın bana ihanet etmesini engellemek için kendimi kontrol etme becerimi geliştirmem yıllarımı aldı,” diyecekti.
Napoleon’un hayatı kaderin eliyle yazılmış büyük bir destandır; bunun tüm anlamı kendisini, hayal gücünü başıboş bırakan kişiye değil, fakat kadere inanan kişiye açık edebilir… O, bir insanın özgüven ve cesaret, tutku ve hayal gücü, çalışkanlık ve iradeyle elde edebileceği her şeyi elde etti.
Sayfa 696
“Elma olgunlaşınca düşer; niçin düşer? Ağırlığı onu yere doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi, güneşten kızardığı, ağırlaştığı, rüzgâr onu sarstığı için mi, aşağıda duran erkek çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiçbiri değil. Bütün bunlar sadece her türlü hayati, organik, içgüdüsel olayı doğuran şartların bir araya gelmesidir. Elmanın, dokusu bozulduğu için düştüğünü ileri süren bitki bilimci de, aşağıda duran, kendisi yemek istediği için elmanın düştüğünü, bunun için dua ettiğini söyleyecek bir çocuk kadar haklı olacaktır. Altı kazılmış milyonlarca pud ağırlığındaki bir dağın, son işçinin son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kimse ne kadar haklı, ne kadar haksızsa, Napoléon’un, Moskova’ya gelmek istediği için geldiğini ve Aleksandr onun mahvını istediği için mahvolduğunu söyleyecek kimse de o kadar haklı ve o kadar haksızdır. Tarihî olaylarda büyük dediğiniz adamlar, adlarını olaya vermiş birer etiketten başka bir şey değildirler. Onların da, etiket gibi, olayın kendisiyle pek az ilgileri vardır. Onların, istenerek yapıldığını sandıkları hareketlerden hiçbiri tarihî anlamda istemli değildir, tarihin genel gidişine bağlıdır, çok önceden belirlenmiştir.“
Sayfa 1010Kitabı okudu
Reklam
Bu durum, Dünya çapında bile böyledir. Çünkü beşeriyet bir aile, Dünya da bir evdir. Şimdi yeryüzünde yaşayan her üç insandan ikisi açtır. Amerika, Avrupa ve Rusya nüfusu dışında sadece Üçüncü Dünya Ülkelerinde her on kişiden dokuzu açtır. Medenîlerin (!) vahşiyâne saldırılan karşısında, kendini savunma gücünden mahrum olmak suçundan hergün
III. Selim döneminde bölge uluslararası güçlerin çatışma alanına dönüşür. Napoleon’un Mısır’a saldırması İngiltere’nin olaya müdahalesiyle Ortadoğu’daki yeni kırılmalara zemin hazırlanır. İngiltere bölgeye yavaş yavaş nüfuz etmeye başlar. Kutsal yerler sorunuyla da Rusya ve Fransa Ortadoğu’ya girerler. Kırım savaşı sonrası Rusya frenlenir. Bölge yavaş yavaş İngilterenin kontrolüne geçer. Ortadoğu İngiltere açısıdan sadece güç çatışma alanı değil aynı zamanda sömürgelere giden yol olmasıyla hayati nokta durumuna gelir
Sayfa 68 - IQ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK
Stendhal & Napolyon
Stendhal gençliğinde Napoleon’a "fevkalâde bir adam, şana ve şöhrete vurgun ve Cumhuriyete zaferler sağlamak için yanan bir in­san" olarak çok hayran olmuştu. Kırk sene sonra şöyle yazıyordu: "İtalya savaşlarını, cereyan ettiği yerlerde incelemek fırtsatı elime geçti; 1800'de hizmet ettiğim alay, Cheraseo, Lodi, Crema, Castiglione, Goito, Padoue, Vicence vesairede kaldı. Yalnız 1796 seferinden sonra, Napolyon’un savaş alanlarının hemen hemen hepsini bir gencin bütün heyecaniyle gezdim; ben bu sahaları onun emirleri altında savaşmış askerlerle, onun şan ve şerefine vurulmuş o memleket genç­leriyle dolaştım... 1797'de, onu ihtirasla ve hudutsuz bir şekilde sev­mek mümkündü; henüz memleketinin hürriyetini çalmamıştı: yüzyıl­lardan beri bu kadar büyük hiçbir şey görülmemiştir" ... Napoleon’un taç giymesi ve tak­disi ona tiksindirici düşünceler ilham ediyordu; “Bütün şarlatanların bu kadar göze batar bir şekilde elele vermesine, dinin gelip istibdadı takdis etmesine ve bütün bunların insanların saadeti için yapılma­sına!” karşı nefret duyuyordu.
Yeni Osmanlılar, Tanzimat bürokratlarına Batı’yla ilişkiler konusunda yönelttikleri sert eleştirilere rağmen kendilerinin ve hamilerinin Avrupa güçleriyle ilişkileri de tartışmalıydı. Bu kesim arasında meşrutiyetçi projelerini Babıâli’ye kabul ettirmek için Düvel-i Muazzama’nın desteğini almaya çalışanlar ya da imparatorluğu kurtarmak üzere hazırladığı projesini sunmak üzere Paris’te İmparator Napoléon’un huzuruna çıkan Yeni Osmanlı finansörlerinden Mustafa Fazıl Paşa gibileri vardı. Babıâli’nin baskısı üzerine yurtdışına kaçmak zorunda kalan Ali Suâvi, Namık Kemal, Ziya Paşa’nın kaçışları sırasında Yeni Osmanlılar grubuyla temasta olan Fransız Büyükelçiliği’nin desteğinin alınmış olmasıysa bir başka örnekti.
Reklam
Yeni Osmanlıların mücadelesini verdikleri müesseseler, parlamento ve anayasa idi. Bu unsurları içeren meşruti bir reformun önündeki en önemli engel olarak gördükleri Ali ve Fuat paşaları, Avrupa karşısında acze dayalı bir siyaset izlemekle ve Batılılaşmayı geleneksel değerlerin reddi bir “Avrupai yaşam” olarak gören yanlış ve taklitçi siyaset
Futbol Napoleon’un Fransa’nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere’yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon’u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu. Napoleon, Rusya’yı da savaşmakla tehdit