Bir kaç hafta sonra yine Dimitri'nin zoruyla İvan edebiyat toplantısına gitti. Goggol'un Palto'su üzerine hararetli bir tartışma vardı eski dostların arasında. İvan sadece anlamsız gözlerle onlara bakıp, votka içmeyi tercih etti. Tipik bir Alman-Rus'u olan Sergei Pavloviç, İvan'a "Sevgili dostum, Gonraçov'un
Rus Edebiyatı 2Kitabı okudu
Bu bir alıntı değil.
Kitabı henüz bitirmedim. Dolayısıyla inceleme yazmaya başlamıyorum şimdiden ama belirtmek isterim kitap o kadar enfes ki arkadaşlar şöyle ki hikayesinden ziyade etkileyen anlatmak istenen olayların anlatım biçimi yani nasıl desem, alıntılar paylaşacağım ama şöyle, hayata ve insanlığa olan sorguyu muazzam işleyen nadir kitaplardan biri desem gram abartı olmaz. Ya da, ince düşünen insan incinir desem. Birde bir sorgu, Kişilik değişir mi? Her şartta "sağlam" bir kişilik stabiliyet gösterir (genel istisnai meseleler haricinde) bakacaz ya, gidişata göre. İnceleme gelecek.
Reklam
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Belki anlaşılmaz bir anlatım ama mükemmel
“Duş dediğin ne ki Bayram?” diye sordu Haçça. “Duş; yıkanılır! Duş; yani hamam gibi! Sen hamam da bilmezsin; nasıl anlatsam? Ulan, iki tane kurnası var. Yukarıya bir boru çıkıyor. Süzgeçli teneke gibi ağzı var. Dökülüyor.”
Görünümlerin, fikirleri "doğurmaları" nasıl mümkün olmaktadır? Belli bir andaki özgül tutarlılıkları yoluyla görünümler, bir dizi denklik eklemlerler; bu denklikler de bakanda geçmişteki bir deneyimin farkındalığını doğurur. Bu farkındalık bellekle örtük bir anlaşma düzeyinde kalabilir, ya da bilinçli hale gelir. Bilinçli hale geldiğinde bir fikir olarak formüle edilir. Anlatım kazanan bir fotoğraf böylece diyalektik olarak çalışır: kaydedilen olayın tikelliğini saklayıp korur ve bu tikel görünümlerin denkliklerinin genel bir fikir eklemlediği bir an'ı seçer.
Sayfa 110 - MetisKitabı okudu
Amerika'daki Sınıflarda Naziler Yaratmak
Kaliforniya, Palo Alto'daki lise dünya tarihi dersinde öğrenciler birçoğumuz gibi soykırımın insanlık dışı olduğunu anlayamamışlardı. Böylesine ırkçı ve ölüm saçan bir sosyo-politik hareket nasıl başarıya ulaşmış olabilirdi? Ortalama vatandaşlar Yahudi kardeşlerine uygulanan bu acımasızlıklar karşısında nasıl bu kadar aptal veya umarsız olabilmişlerdi? Sınıfın yaratıcı öğretmeni Ron Jones soykırıma inanamayan öğrencilerine anlamlı bir mesaj verebilmek için anlatım yöntemini değiştirmeye karar verdi. Bunun için alışıldık didaktik öğretim yönteminden deneyimsel öğrenim yöntemine geçti. Öğrencilerine gelecek hafta Almanların yaşamış olduğu deneyimin bazı yönlerini sınıfta yeniden canlandıracaklarını söyledi. Bu ön uyarıya rağmen, sonraki beş gün boyunca devam eden rol oynama "deneyi" öğrenciler için ciddi bir soruna ve okul müdürüyle velilerin tepkilerini bir kenara bırakalım, öğretmen için bir şoka dönüştü. Öğrenciler, Hitler'in Nazi rejimindekine neredeyse tıpatıp benzeyen totaliter bir inanç ve baskıcı kontrol sistemi yaratınca canlandırmayla gerçeklik iç içe geçti.
Sayfa 444Kitabı okudu
Reklam
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Ardına değin açtığım pencerelerden odanın içine serin bir hava doldu.Odanın aydınlanan mavimsi boşluğunda,başlayıp başlayıp bıraktığım resim taslaklarını seyre daldım.Kaç kez yeniden başladığım halde yapacağım tabloyu tam olarak gözümün önünde canlandırıyordum.Yazın erkenden doğan güneşin şu kızıllığı insanın içine nasıl gittikçe büyüyen bir aydınlık serper, nasıl yakalanması güç, anlaşılmayan bir cıvıltıyla ruha dolarsa, bende insanı sarıverecek bir anlatım gücü arıyorum.
Sayfa 7 - Ketebe yayıneviKitabı okudu
Öykü Nasıl Yazılır-1
O Ses Sen Değilsin Diyelim ki ne yazacağımızı bulduk; olayı, kahramanı zihnimizde tasarladık. Yazar olarak niyetimizi ne ölçüde açık edeceğimizi ne ölçüde saklayacağımızı kurguladık. Değineceğimiz meseleleri, kullanacağımız mekânları, kanatlandıracağımız imgeleri seçtik. Bir öykünün iç dinamiğini yani merkezini teşkil edecek sorun yumağını
Sayfa 6 - Emin Gürdamur:
Biraz uzun, biraz gözlem, biraz anlatım
En küçük bayramlardan bir anlam çıkardı, bütün bu sade insanlara gündelik yaşamlarındaki şiiri keşfetmelerinde yardımcı oldu, zaten en sevdikleri şeyleri daha sevgili hale getirdi: Yani yuvalarını, şöminenin kırmızı alevler içinde çatırdadığı ve kuru odunların kırıldığı, masanın kenarında çayın fokurdadığı ve şarkılar söylediği, son derece mutlu hayatların kendilerini hırslı fırtınalara ve dünyanın vahşi saldırılarına karşı koruduğu dar odalarını. Gündelik yaşamın şiirini gündelik yaşama mahkûm olmuş herkese öğretmek istiyordu. Binlerce, milyonlarca insana kendi fakir hayatlarının sonsuzlukla kesiştiği yeri, gündelik yaşamın külleri arasında sessiz mutluluğun kıvılcımlarını gösterdi ve onlara bu kıvılcımları nasıl alevlendirip canlı bir ateşe dönüştürebileceklerini öğretti.
Sayfa 61 - İş Bankası, DickensKitabı okudu
Reklam
(Büyük) Romanları okuyarak karanlık ataletimizi, ölüme dair hastalığımızı tedavi etmek isteriz. Çaresizliğimize bir teselli ararız ve bu teselli engin anlatım ilacıdır.
Sayfa 268
Pupa Hava, fantastik öykü ( 2 Kısım )
Topluluk içerisinde yaşayan yetişkinler, dışarıdaki dünyanın halini sevmiyorlardı. Kendi yaşadıkları dünyanın, kapitalizm denizinin ortasında duran güzel, yalnız bir ada, bir kale olduğunu söylüyorlardı her lafın başında. Kız kapitalizmin (bazen materyalizm sözcüğü de kullanılıyordu) ne olduğunu bilmiyordu. Yalnız insanların o sözcüğü dile
Erkenden doğan şu güneşin kızıllığı insanın içine nasıl gittikçe büyüyen bir aydınlık serper, nasıl yakalanması güç, anlaşılmayan bir cıvıltıyla ruha dolarsa, ben de insanı sarıverecek bir anlatım gücü arıyorum.
Sayfa 7 - Ketebe
Kemal Ateş
"Yazar dilini sözcük sayısıyla ölçüp biçmez, o, sözcüklerle nasıl bir anlatım ağı kuracağını düşünür. Dilin sözcükler listesi olmadığını iyi bilir. Dillerin asıl gücü, sözcük sayısında değil, sözcüklerle yaratılan anlatım ağındadır. Yazar bu ağı en iyi gören, bu özelliğiyle toplumca örnek alınan insandır."
Sayfa 140Kitabı okudu
Yazın erkenden doğan güneşin şu kızıllığı insanın içine nasıl gittikçe büyüyen bir aydınlık serper, nasıl yakalanması güç, anlaşılmayan bir cıvıltıyla ruha dolarsa, ben de insanı sarıverecek bir anlatım gücü arıyorum.
510 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.