25 Eylül 2022
Hayatın içinde saklanan biriyle karşılaştım. Adını söylemesi için günlerce yalvardım. Sesini duymak için “kimsin sen?” diye haykırdım. Cevap yok… Kim olduğu ile tartıştık dün, bugün ve ben. Dün onun eskilerden biri olduğunu söyledi. Bugün her günden farksız dedi. Ben o benim diyebildim. Birimiz haksız olmalıydık. Hayatın ne olduğu ile ilgili
"Etik, erdem tutkular ve eylemlerle ilgilenir; her ikisinde de aşırılık, eksiklik ve denge vardır. Böylece insan az ya da çok korku veya cesaret, hırs, öfke, merhamet ve hatta sevinç ve acı hissedebilir, üstelik her ikisini de doğru olmayan bir biçimde; buna karşın, bunu, yapılması istenen zamanda ve şart altında ve neye karşı ve niye ve nasıl yapmak, dengedir ve en iyi olan, ki, bu da erdemi simgeleyen şeydir. Aynı zamanda eylemlerde de aşırılık, eksiklik ve denge vardır. Erdem, aşırısı hata, eksikliği sövgüye değer ve dengelisi doğru olup övülen tutku ve eylemlerle ilgilidir. İşte bu iki şey erdemi tanımlar." -
Nikomakhos'a Etik
Nikomakhos'a Etik
Sayfa 65 - Gendaş Kültür Sanat Yayıncılık
Reklam
Bu iki zıtlığı birleştirmeyi nasıl başardın? Sayısız çatışmaların yaşandığı bir zihnimiz var. Gerçek karakterimizi yansıtan şey saflık değildir, ulaştığımız dengedir.
Duyguların sana ne söylüyor duy! Her an mutlu olmak diye bir şey yok. Mutluluk kadar sıkıntı da var hayatta. Huzur kadar huzursuzluk da var. Hepsini hissedeceğiz. Gece olduğu için gündüz de var. Siyah var ki beyaz da görünüyor. Hayatın dengesini gör. Kesintisiz huzur ve mutluluk hali yoktur. Yersiz bir hedeftir bu... Mümkün değildir. Ne yazık ki yeni çağın hız insanı, kesintisiz, sürekli bir mutluluk haline inan­dırıldı. Üstelik zorlandı ve alıştırıldı da... Kendini biraz mutsuz ya da huzursuz hissettiğinde endişeleniyor, ne yapacağını bilemiyor. Kendini kısa süreli mutluluk halleriyle avutmak için ya sigara içiyor, ya uyuşturucu kullanıyor, alkol alıyor, yemek yiyor, televizyon izliyor, dizilere sarıyor. Bir tür bağımlılık geliştiriyor. Oysa acı­nın doğal olduğunu kabullense ve yaşamayı seçse, acı zaten gelip geçecek. Ancak acıdan kaçmaya çalıştıkça acının geçmesi de zorlaşıyor. Acıya dayanıksızlık baş gösteriyor. Hastanelerde kalp atışlarını ölçen elektrokardiyog­rafi cihazını görmüşsündür. Yaşayan insanın kalp atış çizgileri nasıldır? Peki ya bir ölününki nasıl görünür bu cihazda? Yaşıyorsan iniş de vardır çıkışlar da vardır hayatta. Sorunu olmayan korkmalıdır hatta. Belki öldüğü­nün farkında bile değildir çünkü... Hayatın zıtlıklarla var olduğu bir dengedir burası... Siyah olmadan beyazın olmayacağını algılamak, diken olmadan gülün olmayacağını bilmek... Bir tevekküldür bu seviye.
Karamsarlığa kapıldığım günlerim olmadı mı hiç kızdığım,öfkelendiğim, sitem edip hüngür hüngür ağladığım olmadı mı. Hafızamı yokluyorum tam herşey yolunda gidiyor derken bir şeyler yolunda gitmeyince, yoluma taş konulduğunda anlıyorum ki herşey istediğimiz gibi gitmiyor bazen.Elimizde olmayan sebeplerden ötürü. Bu Allah ın biz insanoğlunun Ona daima muhtaç olduğumuzu bilmemiz için bir hatırlatma aslında.Yolunda gitmeyen herneyse hayra yormamız en doğrusu. Her olumsuz durumda dini terk etmek ne kadar doğru. Yada üzülmek,öfkelenmek,kızıp hayata küsmek ne kadar doğru. En tabii hakkımız bu duyguları yaşamak ancak herşey dengedir bunu unutmamak gerekir. Olmayınca olmuyor. Bazen fazla zorlamamak gerek. Akışına bırakmak bazen öyle kurtarıcı bir seçenek oluyor ki..Duygusal modunu düşürmeden hayata karışmak..Bir anlıkta olsa herşeyi unutup arkana yaslan ve olacakları seyret. Zamanın nasıl işlerken senin durumunu öylece unutuverdiğini göreceksin. O zaman anlayacaksın ki herşey gelip geçiyor. Hayat üzülmene değmeyecek kadar kısa.İşte tüm mesele burada bitiyor.
Kesintisiz huzur ve mutluluk hali yoktur. Yersiz hedeftir bu. Mümkün değildir. Ne yazık ki yeni çağın hız insanı, kesintisiz, sürekli bir mutluluk haline inandırıldı. Üstelik zorlandı ve alıştırıldı da. Kendini biraz mutsuz ya da huzursuz hissettiğinde endişeleniyor, ne yapacağını bilemiyor. Kendini kısa süreli mutluluk halleriyle avutmak için sigara içiyor, ya uyuşturucu kullanıyor, alkol alıyor, yemek yiyor, televizyon izliyor, dizilere sarılıyor. Bir tür bağımlılık geliştiriyor. Oysa acının doğal olduğunu kabullense ve yaşamayı seçse, acı zaten gelip geçecek. Ancak acıdan kaçmaya çalıştıkça acının geçmesi de zorlaşıyor. Acıya dayanıksızlık baş gösteriyor. Hastanelerde kalp atışlarını ölçen elektrokardiyografi cihazını görmüşsündür. Peki ya bir ölününki nasıl görünür bu cihazda? Yaşıyorsan iniş de vardır çıkışlar da hayatta. Sorunu olmayan korkmalıdır hatta. Belki öldüğün farkında bile değildir çünkü. Hayatın zıtlıklarla var olduğu bir dengedir burası. Siyah olmadan beyazın olmayacağını algılamak, diken olmadan gülün olmayacağını bilmek. Bir tevekküldür bu seviye.
Sayfa 106 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.