Cehenneme Kışı Getiren Cesur Ölü
Ah o kendi kendini hayattan çekenler yok mu
Ne büyük saygı duyarım her birine
Kendi kendinin celladı olup, intihar eden
Bunu bir seçim hakkı olarak kullanan
Varlıktan yokluğa geçenler
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.”
Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü
Leyla Erbil'in Onur Behramoğlu'ya gönderdiği mektupların 2009-2010 dönemine ait bölümünden derlenmiştir.
9 Temmuz 2009
onur'cuğum,
ne hoş oldu seni elinde ritsos'unla tuzla'da görmek bilemezsin. turgut'u elbette tanıdım. tomris dolayısiyle de bir ara yakındık. çok iyi bir şair ama benim en çok edip'le yakın dostluğum vardı. belki duygusal
Sensizlik denilen meret tıpkı hiç yüzmeyi bilmeyen birinin suya ilk girmesi gibi bir şey, boğulmamak için ne kadar çırpınsa da, su onu içine çeker.
Ve bende bu haldeyim. Ne zaman gözlerini görsem, sanki okyanusun derin sularında boğuluyorum. Ne kadar çırpınsam da, o gözlerin aklımdan çıkmıyor. İçinde ''Sen'' olan bir cümle ile savaşmaktan kurtulamıyorum.
Nasıl bir savaştır bu? Ortada sen yoksun, ama ben yokluğunla yarışıyorum.
Evet haklısın bu savaşın galibi sensin. Çünkü hiç yoksun, olsan da bir şey değiştirmez zaten. O gözlerine mağlup düşerim.
Ben beyaz bayrak atıyorum artık. Teslim oluyorum o güzel gözlerine ve gülüşüne.
Savaşsam da bir şey değişmeyecek zaten. Canı yanan, üzülen, kırılan, kırılmak mı? Paramparça olan taraf ben olacağım. Sensizlik denen meret ile savaşım bitti artık.
Namağlup sen kazandın.
Kaybettiğin tek şey sevmediğin birinin, o güzel aşk dolu sevgisi...
Üzülme... (Benim kadar sevilmeyeceksin)
Ahmet Balaban & Ömür Yarım
Ömür YarımAhmet Balaban · Dokuz Yayınları · 201466 okunma
Sensizlik denilen meret tıpkı hiç yüzmeyi bilmeyen birinin suya ilk girmesi gibi bir şey, boğulmamak için ne kadar çırpınsa da, su onu içine çeker.
Ve bende bu haldeyim. Ne zaman gözlerini görsem, sanki okyanusun derin sularında boğuluyorum. Ne kadar çırpınsam da, o gözlerin aklımdan çıkmıyor. İçinde ''Sen'' olan bir cümle ile savaşmaktan kurtulamıyorum.
Nasıl bir savaştır bu? Ortada sen yoksun, ama ben yokluğunla yarışıyorum.
Evet haklısın bu savaşın galibi sensin. Çünkü hiç yoksun, olsan da bir şey değiştirmez zaten. O gözlerine mağlup düşerim.
Ben beyaz bayrak atıyorum artık. Teslim oluyorum o güzel gözlerine ve gülüşüne.
Savaşsam da bir şey değişmeyecek zaten. Canı yanan, üzülen, kırılan, kırılmak mı? Paramparça olan taraf ben olacağım. Sensizlik denen meret ile savaşım bitti artık.
Namağlup sen kazandın.
Kaybettiğin tek şey sevmediğin birinin, o güzel aşk dolu sevgisi...
Üzülme... (Benim kadar sevilmeyeceksin)
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor
Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak…
Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
yaşasın! ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize
bazen çok korkuyorum.
ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
tekhnem dolu müfsidle!
bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni