"GEÇMİŞİN YÜKLERİNDEN KURTULMAK"
Geçmişte belki çok acı şeyler yaşadın, alman gereken sevgiyi alamadın, kötü muameleye maruz kaldın, belki de ihmal edildin. Sevilmedin, değer görmedin. Yaşadığımız olumsuz olaylardan dolayı hepimiz biraz yaralıyız. Bazılarımız zaman içinde bu yaralarını tedavi ederken bazılarımızın yaraları ise hâlâ kanamaya ve acımaya devam etmekte. Peki,
Ah Ümmet ah...
.... اللَّهُمَّ أُمَّتِي ... اللَّهُمَّ أُمَّتِي "Allahümme ümmeti... Allahüm- me ümmeti.../ Allah'ım benim ümmetim... Allah'ım benim ümmetim..." Dakikalarca, belki saatlerce bu devam ediyor, ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor... Artık nasıl bir hål vaki oluyorsa Cenâb-ı Hak, O'nun ümmetine olan düşkünlüğünün hatrına Cebrail'i gönderiyor ve şöyle bir müjdeyi veriyordu. Cebrail diyordu ki: "Rabbimiz: 'Ey Resûlüm! Biz ümmetin hususunda Seni memnun edeceğiz ve Seni üzmeyeceğiz' diye buyurdu." Efendimiz bu müjdeyi alınca mübarek yüzünde güller açmaya başlıyor, seviniyor, bir taraftan gözyaşlarını silerken öte taraftan Rabbine karşı şükürlerini beyan ediyordu Sadece bu rivayet bile, O'nun ümmetine olan sevgisinin ne boyutta olduğunu anlamamız için yeterlidir değil mi?
Reklam
Oradadırlar işte, ne iyidirler artık ne de kötü, ne tiksindirici ne iç açıcıdırlar, ne bunaltıcı ne heyecan verici, ne faydalı ne de zararlıdırlar. Var olan şeydirler sadece -bir pakettirler, günün solgunluğu, dekordurlar- sorgulanmaz varlıkları, düşünülmez soluklarını, daimi ve yanı başınızdakı mırıltılarını duymadan yaşama ihtimali, onları değiştirmek yahut ilişkinin şartlarını iyileştirmek. Kanıksanırlar, birlikte geçirilen yaşam gereğinden fazla doğal kabul edilir, hiç düşünülmez bile onlarla beraberliğimizi sürdürmenin sebebi bunu arzulamamız mıdır; sanki böyle bir şey mümkün değilmişçesine ilişkiyi durdurma, tersine çevirme yahut bitirme fikri hesaba katılmaz asla, nasıl ki belli bir ülkede veya belli bir ailede doğuyorsak, belli ebeveynlerimiz, belli kardeşlerimiz oluyorsa onlar da aynı yahut benzer şekilde yazgımızdır sanki.”
Sayfa 60 - YKYKitabı okudu
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN 31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
336 syf.
6/10 puan verdi
Kendime inanmakta zorlanıyorum...
Kendime inanamıyorum çünkü kitap çok da kötü değildi. Kaç yıldız versem diye çok düşünmedim. Ya 6 ya da 7 verirdim ve 6 verdim Toxic değillerdi. Bu büyük bir artı puan. Çoğu kitabı beğenmememin ana sebebi toxic ilişki, salak kız, nasıl oluyorsa ilişkiden daha toxic erkekler olmasıydı. İnsanların bunları romantize etmesi ayrı komik duruyor.
Adil Oyun
Adil OyunKandi Steiner · Martı Yayınları · 2023243 okunma
Barbarları beklerken..
“Her nasıl oluyorsa, kötülüklerimizin kabahati her zaman ya komşumuzda, ya işgalcide, ya yoldan çıktığı için içimizden birinde ya da surların dışında pusuda bekleyen düşmanda, zorla içeri girmekle bizi ebediyen tehdit eden Barbarlarda yatar. Konstantinos Kavafis, ünlü bir şiirinde, artık Barbar diye bir şey olmadığının bize ansızın söylenebileceği bir günün gelebileceğini belirtir. "Peki şimdi, ne yapacağız biz böyle barbarsız?" diye sorar Kavafis. "Bir türlü çözüm yoluydu bizim için bu insanlar."
Sayfa 102 - YKYKitabı okudu
Reklam
430 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.