Münih’in beğendiğim ikinci özelliği trafikteki düzen oldu. Burada üç kişiye bir araba düşüyormuş. Bizimkilerin de arabası vardı. Şehrin içinde ve dışında arabaların gelip gidişi parmak ısırtacak bir intizamla oluyordu. Korna çalmak yasağı olmadığı halde korna binde bir, meselâ önde giden bisikletli çocuğu uyarmak için çalınıyordu. Caddelerin,
18 Nisan 1994 tarihinde Saraybosna'da iki bin kişi Suudi Arabistan ve Türk bayraklarıyla birlikte toplantı yaptılar. Saraybosnalılar Birleşmiş Milletler, NATO ve Amerikan bayrakları yerine bu bayrakları sallayarak kendilerini Müslüman arkadaşlarıyla tanımladılar. Dünyaya gerçek ve sahte dostlarının kimler olduğunu ilan ettiler.
Sayfa 15 - Okyanus Yayınları - 18. BasımKitabı okudu
Reklam
"Hepimizinki bülbülün çektiği dili belası hesabı, Ali Dayı. Ben de yalan haber vermişim. Hükümetin itibarını zedelemişim. Bir yazımda, Meclisten geçirilmemiş gizli anlaşmalar var, dedim, işte 1954 yılında böyle bir anlaşma ile İncirlik,hava üssü olarak batapu Amerikalılara verilmiştir. Bu anlaşma Nato Antiaşması'nın üçüncü maddesine dayanıyor deseler de, Amerikalı İncirlik üssünü Nato maksatları dışında kullanıyor. Netekim, 1958'de Lübnan'a asker çıkarırken bu üssü de kullandı, Araplarla aramızı açtı. Ve işte geçenlerde U-2 casusluk uçağını İncirlik'ten uçurdu Sovyetlere doğru, onlar da 'ne yapıyor sizin topraklarda bu eloğlu, tutun şunun elini, aklınızı başınıza toplayın' diye bize haklı olarak kaş çattılar... Ne oldu sonunda, biliyor musun Ali Dayı, Amerikan casus uçağı Sovyet sınırlarını aşsın varsın, ama sen basın hürriyeti sınırlarını aşma diye bana ceza verdiler ... "
Sayfa 46 - YORDAM KİTAP
·
Not rated
Yoksa dünyanın her köşesinde işlenen cinayetlerin tek şahidi bir ben miyim? n’olur yardım et bana, gördüklerim çıldırtıyor gözlerimi, aklımı, umudumu. susturamıyorum geceler boyu göğüs kafesimde çırpınan yaralı keklikleri. n’olur yardım et bana yoksa hayat denilen bu mezardan çıkamayacağım. ucu bucu görünmeyen kupkuru dağlar ve toprak yollara
Azze'ye Mektuplar
Azze'ye MektuplarTamer Dursun · Düşülke Yayınları · 201411 okunma
Hükümete, Amerikalıya, Nato'ya, gözünün üstünde kaşın var demek yoktu. Dedin mi, bu memlekette gazeteci kim vurduya da getirilirdi, karakolda da dövülürdü, eline kelepçe de vurulurdu, koyun makasiyle saçları da kırkılırdı; hapisaneler dolup taşıyorsa, onlar için özel hapisane de yaptırılırdı. Çağdaş Yedi­ Sekiz Hasan Paşa'mız Gedik, kestirip atmıştı: "Kişisel hürriyet, genel emniyet ve huzurun sınırında biter!" Bu "özdeyiş" şöyle de söylenebilirdi: "Gazetecinin tutuklanması için, sayın Başvekil'in rüyasına girmesi yeter!" Türkiye'yi bu haliyle ne Anadolu'nun anası tanıyabilirdi, ne de Anıt Kabir'de yatan Ata'sı tanıyabilirdi artık. "Küçük Amerika", "Tekelonya Cumhuriyeti", "Zamistan", "Yokistan" gibi isimlerin hiç de allegorik yanı kalmamıştı. Bunlara bir de "Yasakistan"ı, "Copistan"ı eklemek gerekiyordu.
Sayfa 67 - YORDAM KİTAP
1952'de Türkiye'nin NATO'ya kabul edilmesinden kısa bir süre sonra Ankara'da yemekli bir davete katıldım. Türkiye’de bu bir kutlama sebebiydi ve insanların çoğu tam üye olarak kabul edilmelerinden ötürü gururlu ve çok mutluydu. Davet sırasında, misafirlerden biri, bir Türk general, hatırlamaya değer bir yorum yaptı. Birisi ona Türkiye'nin NATO’ya katılması hakkında ne düşündüğünü sormuş ve Türk general de "Amerikalılarla müttefik olmanın esas sorunu, hiçbir zaman ne vakit arkalarına dönüp kendilerini sırtlarından bıçaklayacaklarını bilememeniz." diye yanıtlamış.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.