Ayfer Serin

JANE MARYAM
Kırmızı ve beyaz çiçeğim, ne zaman geliyorsun? Küçük taç yaprağım, ne zaman geliyorsun? Dedin ki çiçekler açtığında geleceğim. Dünyanın bütün çiçekleri açtı, ne zaman geliyorsun? Meryem’im, aç gözlerini, söyle ismimi. Şafak vakti ve güneş doğdu. Tarlaya gitme zamanı geldi. Ah tatlı Meryem Meryem’im, aç gözlerini, söyle ismimi Çık evden, yola koyul Omuz omuza, eski günlerdeki gibi Ah güzel Meryem Yine sabah oldu ve ben hala uyanığım Keşke uyuyabilsem ve seni görsem rüyamda Hüzün tomurcukları büyüdü kalbimde Yürek nasıl baş eder bu acıyla Ah tatlı Meryem Şimdi hasat zamanı, gel, beni terk etme, sen benimsin Çalışmaya gidelim, buğday biçmeye Şimdi biçme zamanı, gel, beni terk etme, sen benimsin Çalışmaya gidelim, gel, gel güzel Meryem, tatlı Meryem
Reklam
“Okulda pencereler açıktı ve karşıki evden çiçek açmış bir mandalin ağacının kokusu geliyordu. Beynimiz bile çiçek açmış, mandalin ağacı olmuştu ve artık ne uzatma ne de vurgu işaretlerini dinliyorduk. Tam o sırada bir kuş, okul avlusundaki çınar ağacına konmuş şakıyordu. O anda, köyden bu yıl yeni gelmiş olan Nikolio adında soluk benizli, kızıl saçlı bir öğrenci dayanamayıp parmak kaldırdı: ‘Sus öğretmenim’ diye bağırdı, ‘Sus öğretmenim, kuşu dinleyelim!” Nikos Kazancakis, El Greco’ya Mektuplar