Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız zaman ölecek gibi oluruz.
Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanları kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar.
Neşeyle yükselip yanan bir ateşin bir tesadüf sonucu sönmesi gibi ölmeyi, kenara atılan ve yerde büklüm büklüm olup ayaklar altında ezilirken seğirip sönen bir mum ışığına tercih ediyordu.
Yanmaktan yorulmayın. Işık saçın ve etrafınız aydınlanana kadar başkalarına da yol gösterin. Yolunuzda çabuk bir başarı beklemeyin. Onay ve sempati, şeref ve şan yerine iftira, nefret ve alayla karşılaşabilirsiniz. Yardım yerine entrikalar yapılabilir, hatta size karşı açıkça mücadele de yürütülebilir. Düzinelerce, yüzlerce binlerce karanlık güç ışığınızı söndürmeye çalışacak… Ama siz ışığınızı korumaya ve diğerlerini de aydınlatmaya devam edin!
Çölde ne kokulu gül, ne tatlı elma, ne salatalık ne de patates yetişir. Sadece yabani otlar, kaktüsler ve dikenler vardır. Halk kitlelerinin zihinleri için de aynı şey geçerli.