Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken
Ne güzel şey hatırlamak seni:
Bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının.
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti.
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık.
“Mustafa Kemal şiirleri dikkatle dinledikten sonra;
‘Bu şair sizlere benzemiyor,’ dedi, ‘kendisini yakından tanımak isterdim. Bulup getirsinler, şiirlerini bu akşam bize kendisi okusun bakalım.”
Vakit gece yarısını geçiyordu. Vali Muhittin Üstündağ Kadıköy Polis Merkezi’ne telefon ederek;
‘Derhal Nazım Hikmet’i bulup saraya getirin,’ dedi. ‘Kendisini Paşa Hazretleri emrediyor.”
Kadıköy polisi seferber oldu, gece yarısı şairin evine bir ekip gönderdiler. Nazım uykudaydı. Kalkıp karşısında polisleri görünce hiç şaşırmadı.
‘Emniyete mi gidiyoruz?’ diye sordu. ‘Beş dakika izin verin çantamı hazırlayayım.’
‘Aman Nazım Bey estağfurullah, öyle bir durum yok. Reisicumhur hazretleri sizi emretmişler, şiirlerinizi dinlemek istiyorlarmış!’
Nazım rahat bir nefes aldı, düşündü, gitsin mi, gitmesin mi? Davete uyarak kalkıp saraya gitse ne olacaktı? Ne olabilirdi? Bütün bu belalardan kurtulur, artık başı hiç derde girmez, hapislere düşmez, belki de rejimin yarı resmi şairi olurdu. Ama o, bunu kabul edecek yaradılışta bir adam mıydı? Bir an düşündükten sonra;
‘Oğlum,’ dedi, ‘Reisicumhur hazretlerine benden selam söyleyin. Ben Denizkızı Eftalya değilim.”
Bu güzel şiir için sağol 🌼🌹 @RanaTufan
youtu.be/Sdq2GAaX8QM
Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
Şair: Nazım Hikmet
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,