Nazım Hikmet'in Aziz Hatırasına
Dünya tarihinin belki de en kanlı yüzyılının başında doğdu. Dönemin koşullarına göre oldukça varlıklı ve eğitimli sayılabilecek bir aileden geldi.
“Üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim” der Otobiyagrafisinde.
Paşazadeydi aslında burjuva karşıtı olmasına rağmen. Ancak çok kızardı kendisine “Paşazade” diye
İnceleme yazasım yok ama bağımlılık olmuş bir kere...
Yazmadan da olmaz ki!
Nazım'a selâm olsun!
Şiire veda olsun.
Şiirin tadı yok.
Nazım'a ah mı yok!
Her neyse ya neden şiir yazmaya çalışıyorum ki ben..
Dün kitabı okurken şiirler beni kesti, beğendim.
Bu akşam okumaya başlarken kesmedi sevmedim.
Sorun kim de bilemedim.
Suçlu
Bir şiir kitabında şiirlerin güzellik ortalaması en yüksek kitaplardan biri kanaatimce...
Nazım Hikmet'in keskin ve güzel kaleminden çıkan eseri incelerken Fütürizm akımından etkilendiği için mısraların hareketli olduğunu en başta dile getirmem gerekir sanırım. Şiire olan sevgisini ve şiir yazma sebebini kendisi kitapta
"Kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
Ben ayrılıkların
Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
Ben hasretlerin" şeklinde dile getirmiş. Tabi bu şiirleri ve hasreti yazarken karşılaştığı zorlukları ve zorluklar sonunda kazandığı zaferi
"Otuzumda asılmamı istediler
Kırk sekizimde Barış madalyasının verilmesini" ile bahsetmiş ve verdiler diyerek eklemiştir.
"Yazdıklarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyem de Türkçemle yasak.." cümlesi ile vatan hainini olduğunu itiraf etmiş (!)
Nazım Hikmet Ran'ın seçme şiirlerinden oluşan, isterseniz bir solukta okuyabileceğiniz, isterseniz de zamana yayarak kendinize birkaç şiir molası vererek bitirebileceğiniz bir kitap.
Kitaptaki şiirlerin birçoğu basamaklı dizelerle yazılmış. Dizelerdeki bu hareketliliği
Şiir ve roman. Edebiyatta kendini ifade etmenin en etkin iki yolu. Büyük şairlerimiz var, büyük romancilarimiz var. Bu iki türun her biri başlı başına büyük bir yetenek gerektirirken ,her ikisini birden zirvede yapabilmek nasıl bir şeydir? Hem siirin, hem duzyazinin , ikisinin birden hakkını verebilmek. Kimler geliyor akliniza, Dünya edebiyatinda
Kitabın isminden bir çıkarım yapmaya çalışarak "Acaba kaçıncı Murat ile ilgili? gibi sorular birikmişti okumadan hemen önce zihnimde. Okuduktan sonra ise Sultanmurat'ın padişah değil, 15 yaşında bir çocuk olduğunu öğrendim. Ve ufak çaplı bir şaşkınlık içerisine girdim.
"Savaş; korku ve sefaletten başka bir şey veremez. Yakar,
Memleket sevgisi ölçen bir aygıt, test yoktur elbet. Orhan Veli diyor ya; "Neler yapmadık şu vatan için; kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik"...
Ancak Nâzım Hikmet'in kendi deyimiyle memleket sevgisi, hasreti bambaşkadır. Bu sözcük yerine konabilecek başka sözcükler de var. Nâzım, 'memleket'i seçti. Memleket sözcüğü hem bir devlet egemenliği altındaki toprakları hem de orada yaşayan insanları kapsar. Bir başka anlatımla memleket sözcüğü hem bir ülke bütününü hem de ülke içinde insanların yaşadığı yeri içerir.
"Mavi Gözlü Dev" Nâzım Hikmet...
"Komünist" Nâzım Hikmet...
"Vatan Haini" Nâzım Hikmet...
En sevdiğim şair Nâzım Hikmet...
Vatandaşlıktan çıkarıldığı memleketinin hasretiyle yaşamış, ölümsüz Nâzım Hikmet!
Belgesel kitaplar adı altında basımı yapılan, her sayfasında yeni şeyler okuduğum, yeni fotoğraflarla karşılaştığım harika bir kitaptı. İçindeki dört bölümlük belgeselden kısaltılan dvd de hediye gibi geldi.
Fazıl Say, Tarık Akan, Genco Erkal ve daha nicelerinin desteği ile Nâzım'ın yüzüncü doğum yıldönümü için hazırlanan belgeselin tam metnini içeriyor bu güzel kitap.
Sürgün yıllarında yaşadıkları az bilinen şairin, bu yıllarda yaşadıklarına ışık tutarak birçok bilinmeyeni gözler önüne sermiş Can Dündar.
Dört bölümden oluşan kitap, Nâzım'ın Moskova günleri ile başlayıp memleket hasreti ile devam ediyor. Şairin Moskova'daki arkadaşlarıyla yapılan konuşmalar sayesinde sürgün yıllarındaki ruh halini bizzat arkadaşlarının gözünden tüm gerçekliğiyle belgelemiş Dündar.
Moskova'da nasıl karşılandığını, o yıllarda yazdığı şiirleri, özlemini, vatan sevgisini, her şeye rağmen içinde büyüyen umudu ve aşklarını okurken bir kez daha hayran oldum Nâzım'a. Bir kez daha sevdim her duygusunu şiirlerle anlatan mücadeleci Nâzım'ı...
Zaten kitabın yenilenen kapağını görünce içimde oluşan mutluluk tarif edilemezdi. Öyle güze gülüyordu ki Nâzım, tebessümüme engel olamadım ben de... Siz de tebessüm edin diye kapağı da eklemeden edemedim sona :)
i.hizliresim.com/YgMX7A.jpg
Okuyunuz dostlarım, çok beğeneceksiniz...
Bu kitap Nazım Hikmet'in külliyatından dengeli şiir seçimleriyle oluşturulmuş. Hala daha hayatınızın herhangi bir döneminde Nazım Hikmet okumadıysanız daha fazla geciktirmemenizi öneririm. Zira siyasi anlamda baskın ve uzun yıllar yasaklı kalan şairimiz, bir siyasi görüşten çok daha fazlası.
Öncelikle siyasi şiirleri tabi ki enfes ama bunun dışında sürgün olduğu yıllarda ki memleket hasreti ve aşk şiirleri insana bu duyguları pek tabi çok iyi geçiriyor. Mesela;
"Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolon vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gideremez sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi."
Daha ilginci yıllardır Nazım Hikmet okur ve dinlerim buna rağmen kitabı okurken fark ettim ki birçok şarkıda, sosyal medyada, sokaklarda, duvarlarda, kitaplarda neredeyse yaşamın her yerinde Nazım Hikmet şiirlerinden bir parçayı taşımışız. Yani muhtemelen en önyargılı birey bile en az bir dizeyi ezbere biliyordur. :)
Son olarak neredeyse her alıntının yorumuna bıraktığım gibi buraya da Genco Erkal'ın muhteşem yorumunu bırakayım. İyi okumalar youtu.be/Wmg9zmmwrSg
Nazım Hikmet Ran'ın seçme şiirlerinden oluşan, isterseniz soluksuz okuyabileceğiniz, isterseniz de zamana yayarak kahve keyfi eşliğinde okuyabileceğiniz bir kitap.
Şiirlerde aşk, özlem, her şeye rağmen yaşama aşkı, memleket hasreti; yıllar süren hapis hayatı ve sürgünün verdiği keder var. Hüzünle okuyacağınız bir şiir kitabı.