Anlayacağınız, Sofia bu kütüphanede kendini inşa etmişti. Harcında katkısı olan tüm bu sanatçıları kendi ailesindenmiş gibi görür, onları çok iyi tanıdığını, anlattıklarını kavradığını düşünür, onlarla dertleşir ve fikir alışverişinde bulunurdu. Girdiği büyülü dünyanın içinde kurguladığı hayalî oyunlarda, kendini onlarla birlikte yaşıyormuş gibi
1933'te Gece Gelen Telgraf adlı kitabı dolayısıyla "halkı rejim aleyhine kışkırtmak" suçlamasıyla hakkında dava açılırken 22 Mart 1933'te gizli
örgüt kurmak ve duvarlara bildiriler yapıştırarak komünizm propagan-
dası yapmak suçlamasıyla tutuklandı ve yargılanmak üzere Bursa'ya
gönderildi. Ancak Cumhuriyet'in onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan af
yasasıyla birinci dava düştü, ikinci davada ise 4 yıl hapse mahkum olan
Nazım Hikmet, bu cezanın 3 yılı af yasası kapsamına girdiğinden, kalan
cezasını ise fazlasıyla çekmiş olduğundan Ağustos 1934'te salıverildL
Aralık 1936'da aralarında Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın da bulunduğu 13
kişiyle birlikte tutuklanarak komünistlik suçlamasıyla yargılandı, Şubat
1937 ortalarına kadar tutuklu kaldığı bu dava da beraatla sonuçlandı.
17 Ocak 1938'de yeniden tutuklanan Nazım Hikmet bu kez, orduyu
ayaklanmaya teşvik ettiği iddiasıyla Ankara' da Harp Okulu Komutanlı-
ğı Askeri Mahkemesi'nde yargılandı ve 15 sene hapse mahkum edildi.
Bunu İstanbul'da "donanmayı ayaklanmaya teşvik" suçundan 20 yıla
mahkum olması izledi; iki ceza birleştirilerek toplam 28 yıl 4 ay hapis
cezasına mahkum edildi.
Galiba ben ömrümün sonuna kadar sana iki şeyimi bir türlü anlatamayacağım:
1.Yazılarım hakkında senin fikirlerine dehşetli ehemmiyet verdiğimi ve
2.Ben yetmiş, sen altmış yaşına bassak da seni horozdan bile kıskanacağımı...
"Sana tüm şiirlerimi banda kaydedeceğim. Yaşamımın tüm sesi seninle kalsın. Canın sıkıldığında Nazım'cığını dinlersin. Önceleri zor gelse de sonra alışırsın. Hatta sesimi dinlerken benim hiç bilmediğim konular, hiç tanımadığım insanlar hakkında bile düşünebilirsin. Başka erkekler bile gelebilir aklına... Sonra aniden beni anımsarsın. İşte tek istediğim bu. Başka bir şey değil. O zaman benim sesim sana 'Teşekkür ederim Verusya' der. 'Canım benim, gülüm, bir tanem, sevgilim...'"
İsmi etrafında birçok polemik ve siyasi tartışma yapılan şair hakkında Cemal Süreya'nın tespiti, bütün bu polemik ve çekişmelere set çekecek niteliktedir: "Şimdilerde Nâzım Hikmeti değerlendiren iki aşırı uç belirmiş bulunuyor: kimi yazar onu dünyanın en büyük şairi olarak anarken, kimi yazar da sadece siyasal bir bildirinin taşıyıcısı olarak görmek istiyor. Kuşkusuz bu iki ucun ikisi de siyasal bir tavırdan çıkıyor. Hele sosyalizme karşı olanların Nâzım Hikmetin üstünü çizerken ileri sürdükleri kanıtlar bütünüyle şiir dışı şeyler. Bununla birlikte Nâzım Hikmeti tapınılacak bir şair olarak görmeyi istemek de, sanırım, önce gerçekçilik açısından, onun anısına hayınlık etmek olacaktır."
İngiliz romanı hakkında benim şöyle bir kanayım var:Epeyce okudum, bana sorarsan ana hattında İngiliz romanı Dikens ve saire gibi mümessilleriyle küçük burjuva lirizmini, küçük burjuva yumuşak soyundan tenkitçi anarşizmini ve küçük burjuva santimantalizmini realizmin potasında erimeye çalışarak büyük ve bazan göz yaşartacak eserde vermiştir.
Türkistan'a dönenler:
1925 yılından itibaren başlatılan uygulamalardan kendilerini kurtarıp Almanya'da kalabilen öğrenciler, eğitimlerini tamamladıkları yıllarda, çeşitli şartların etkisiyle, kesin tercihlerini yapacaklar ve bir anlamda kendi kader çizgilerini de belirleyeceklerdi. Sovyet Hükümeti'nce toplu olarak geri götürülen