Uyku Sersemi, bir İstanbul kitapçığı hazırlamaya çalışan Kahraman’ı anlatıyor. Kitabın ilk bölümünün başlığının “Mutlu Son” olmasından az çok olayların kötüye gideceğini anlıyoruz. Kitap boyunca Kahraman’ın İstanbul Kitapçığı’nın sayfalarını görünmez bir elin teker teker yırttığını görüyoruz. İstanbul’un kentsel dönüşümle değiştiğini, benliğini yitirmesiyle birlikte Kahraman’ın da benliğini kaybetmesini, aynı İstanbul gibi tanınmayan bir hale geldiğini görüyoruz. Rüya görmek istemeyen Kahraman’ın rüyalarını görüyoruz, görmek istememesine hak veriyoruz. Kahraman’ın İstanbul ile birlikte yabancılaşmasını görüyoruz. Kitabın bir döngü hali içinde olma detayı çok hoşuma gitti. (spoiler?)Kitabın ilk başında da sonunda da Kahraman’ın bir turist grubunun arkasından Elif’in evine doğru gidişi, ilk bölümün başlığının “Mutlu Son” ve son bölümün başlığının “Yeni Bir Başlangıç” oluşu.
Osmanlı Padişahı kostümlü gençle göz göze geldik. Aşırı zayıftı. İki bileği de kirli beyaz gazlı bezle sarılmıştı. İntiharı denemiş, başaramamış olmalıydı. Osmanlı’nın çöküşü.
Ama hayatımızın, tıpkı bir roman gibi artık son şeklini aldığını hissettiğimiz günlerde, en mutlu ânımızın hangisi olduğunu benim şimdi yaptığım gibi hissedip seçebiliriz. Yaşadığımız bütün anlar içerisinde neden bu ânı seçtiğimizi açıklamak da, kendi hikâyemizi bir roman gibi yeniden anlatmayı gerektirir elbette. Ama en mutlu ânı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden bize acı verdiğini de biliriz.