EFELYA'dan... "Ferhat'ın on yıl önce yerleştiği ve dört coğrafi bölgenin kesiştiği şirin bir Anadolu kenti olan Eskişehir'de, o zamanlar geceler oldukça sessiz, yıldızlar elle tutulacak kadar yakın, düşlerde kaybolacak kadar yoğundu.Hele de bahar gelip ıhlamurlar çiçek açınca bir başka ferahlık, bir başka yaşama sevinci kuşanırdı insan bu coğrafyada.Şehri ortadan ikiye bir kılıç darbesi gibi bölen Porsuk Çayı ta Kütahya yakınlarından doğar, ağır ağır ve insanda hiç akmıyormuş hissi uyandırarak yaralı bir yılan gibi sürüne sürüne Eskişehir'e ulaşır, ilkyazla birlikte biraz olsun o miskinliğinden sıyrılır; karlar eriyip sele dönüşünce de coşkuyla menderesler çize çize ve allı pullu balıkları, fıstık yeşili kurbağaları önüne katıp kıyısında aşina yüzler gibi vakur, gümüş yapraklı nazlı sultan söğütlerleriyle öpüşerek yoluna devam eder, neden sonra Sakarya Nehri'ne karışınca da öfkesinin yerini anne kucağında susan bir çocuk dinginliği alırdı. O zamanların Eskişehir'inde bugünkü kalabalıktan eser yoktu.Şehrin güneyindeki yamaçlarda Osmanlıdan kalma Odunpazarı bölgesinde, semte o mistik ruhu veren bodur minareli tarihi camiler, hiçbirinin diğerinin manzarasını kapatmayan, zevkli cumbaları ve kırmızı kiremitli çatılarıyla daracık sokaklar boyunca adeta zamana direnmek için birbirine yaslanan kâğir ve kerpiç evler, yüz yıllık fırınlar, iki üç kuşağın birbirlerine güvenle tavsiye ettiği kasap dükkânları, her köşe başında ya da meydanda susuz yolcuları şırıl şırıl selamlayan sebil çeşmeler vardı..." EFELYA S.17
Carl G. Jung yükselişi; kişinin kendi biricikliğini ve bu dünyaya sunacağı benzersiz hazinesini keşfettiği, kendi rengini bulduğu, kendi bütünlüğüne kavuştuğu, yaşam güçlerinin çiçek açtığı, özetle benliğin olgunlaştığı, bireyselliğin keşfedildiği büyüme yolculuğu olarak tanımlar.
Sayfa 146 - Doğan Novus Yayınları, 1. Baskı, 2019Kitabı okuyor
Reklam
Kimisi çılgın bir günlük heves gibi Kimisi dargın nazlı bir çiçek Kimisi olgun bi barbie bebek gibi
Çiçeklerin akşamlarını Akşamların çiçekleri Aydınlatır.. Çiçeklerin adlarını Birbirlerine benzemezlikleri Adlandırır.
O yüzden Şarkışla'nın Sivrialan Köyü'nde yüzü gözü çiçek bozuğu Veysel adında bir adama âşık namını verdirendir. O yüzden Beyhanî'yi dermansız bırakan, O yüzden Daimî'yi çerağında yakan, O yüzden Hüdaî'yi demden deme salan, O yüzden Pir Sultan'a darağacını boylatan, O yüzden Mahzunî'nin canını zülfün teline
“Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek Hasta kalbim yine hicranını yalnız çekecek Belki ruhum seni çılgınca severek ölecek Yine sensin beni bir lahza şifayab edecek…”
Sayfa 367Kitabı okudu
Reklam
Madem ki mevsim ilkbahar Güneş taze gelin gibi nazlı Madem ki Gördüğüm her çiçek senin rengini alacak Her bahar senli sensizlik olacak Esen rüzgar ellerimden tutup seni hatırlacak Madem ki Gittiğim yerlerde de Sana rastlayacam Madem ki bu yollar senden geçecek Öyleyse sana çıksın bütün yollarım...
ŞiirZen
ŞiirZen
su kıvrak akar dağ sana durur başparmak kayar, terler tütün sarar sarartır bir yol toprağa oturmayı kurar of de önündeki ekine
Sayfa 37 - Ayyıldız Matbaası - Ankara - 1978, SÜRGÜN HIZI
fenaaa
Ben bir deli rüzgar, sen nazlı çiçek Her sabah busemle yoklarım seni Gerçek kadar rüya düş kadar gerçek Bir anın içinde koklarım seni Kalbime gel eşiğinde dur desem Kapıyı bul el sürmeden vur desem En sonunda gel içeri gir desem Gelme git bir ömür beklerim seni Tam giderken vuslat bana ar desem Yâr mı aşktır aşk mı daha yâr desem Çözen gelmez aşka dair sır desem Çözüp gel sinemde saklarım seni Çek yeter kalbimden ellerini çek Terk edip gitmezsem bu aşk bitecek Hani bir sır vardı ey nazlı çiçek Fırtınan olursam haklarım seni Fatih Zirek
Reklam
Esirgedin nazlı, hilâl kaşını Harap ettin çiçek kokan başını Yüreğime akan gözüm yaşını Silmek istiyorum, silemiyorum.
Sayfa 58 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Çiçek Senfonisi
Bir düğünü aklandırır biri, Biri bir yalanı silerken Biri bir ölümü anılandırır. Biri bekler sabahları, Biri gündüz diye çıldırır Bir başkası aydınlığı akşamlandırır. Biri bağlar-bahçeler içinde nazlı, Biri kendi kendini doğurur bayırlarda, Biri kayaları ayaklandırır. Pencereden bakar biri, Biri el sürdürmez kimseye, Biri kendini ağaçlandırır.
Dünyaya geldiğin zaman
Göklerin yüzü güldü mü Dünyaya geldiğin zaman? Azgın sular duruldu mu Dünyaya geldiğin zaman? Güneşler gibi tek miydin? Ay ışığından ak mıydın? Böyle nazlı çiçek miydin? Dünyaya geldiğin zaman? Yıldızlar halin sordu mu? Bulutlar selam durdu mu? Yerlerin kalbi vurdu mu? Dünyaya geldiğin zaman? Aşkını candan duymuşum, Canım yoluna koymuşum. Tam dokuz yaşındaymışım Dünyaya geldiğin zaman. Kimbilir nasıl güzeldin, Göklerden yere süzüldün... Benim alnıma yazıldın Dünyaya geldiğin zaman
Ve senin yüzünde tebessüm açtığında Sayısız yıldızla doluyor gökyüzüm benim Yıldızlarla dolu bir kentin ufkundan geldin sen Kondun ufkuma Gökyüzünde bir çiçek gibi belirdin Açtın kanatlarını o engin semaya Sen semaların nazlı çiçeği Suretinin engin perdesini temaşa etti herkes
Furuğ Ferruhzad
Furuğ Ferruhzad
Güneşler gibi tek miydin? Ay ışığından ak mıydın? Böyle nazlı çiçek miydin? Dünyaya geldiğin zaman ?