Fotoğrafın açık kalmış yine, gülümseyişin..
Ah o gülümseyişin, uyuşuk bir düş olup sararken bedenimi, sigaram öpmeli mor kanepemden gün doğumuna doğru, mutsuz kadınların doğurduğu hiroşima'ya benzeşip yanmalıyım artık.
susulması gereken yerde konuşmanın ortaya çıkardığı tahribat bir şekilde telafi edilir de konuşulması gereken yerde susmanın neden olduğu infial pahalıya patlar.
Bir çağın vicdanı olmak isterdim... İdrakimize vurulan zincirleri kırmak , yalanları yok etmek , bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan bir köprü olmak isterdim , sevgi ve kelimerle.
Mülteci bir çocuğun gülüşü ile şafağın tüm renklerini koynuma dolayıp, telafisi olmayan tuhaflığına tükürecek ve de canın cehenneme diyeceğim çok sevgili mezar kokusu.
Tanrı katındaki cümleler arasından dökülmüş bi ünlem işaretiydim..
Muhammed'in kavminden
Musa'ın asâsından
İsa'nın ise çakıldığı çarmıh'tan geçtim artık ölebilirim
Kötü birşey olmuştu, çok ama çok kötü birşey
gece kendi karanlığından
cellatlar ellerindeki yağlı urgandan
idam ehli darağaçlarındaki duruşlarından
kan aktığı damardan
kandaki azot; atmosferdeki oksijenden
oksijendeki elementler varoldukları atomlardan utanmıştı galiba.
-ve nihayet ikimiz
kaçtığımız aşkların toplamıyız-
sokakta yaralı bir it koşturuyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun
bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.
bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım
ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi
öğreniyorum ki, gözyaşi! bu resimden çıkıp
gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.