Duyuyorum komutanım, sesleri değil; kan kokusunu bu şehrin. Ah... volta atmak ne acı ne acı bu şehirde. Bakıyorum da şafakları değildi ülkemin sevdiğim; o toprakta yatan onlarca kutlu insanındı benimsediğim... Buralara hiç alışamadım ben, hiç sevemedim kimseyi; hani, öleceğimi bilsem, atar giderim kendimi denizlere... belki, belki beni çeker çekiştirir de atar bir masumlar kentine; ah... bizler bu dünyada yalnız mıyız hep, acı yüklenmiş suretime! Dayanmak niçin zor geliyor derdime... D.p sancılı siluetler
136 syf.
10/10 puan verdi
Sen toprağa tohum atarsan başak verir, buğday verir, ekmek verir, yaşam verir. Sen toprağa top güllesi atarsan da ölüm verir, acı verir, kan verir ve daha önce verdiği ne varsa onları senden bir bir geri alır... Şakası yoktur Toprak Ana'nın... 6. Sınıf öğrencimin elinde görüp okumaya talip olurken sonunda bu denli karmaşık duygular içerisinde olacağımı bilemezdim tabi.Hayatın gerçekleri deriz ya hani ,bu seferki gerçekler boğazınızda yumru olarak kalıyor.Yutamıyorsunuz… Tam İsrailin Gazzeye zulümler yaptığı bi zamanda okumam beni bi hayli etkiledi.Diğer kitaplarını okuduğumda ruhumun paramparça olacağını bilmeme rağmen kalemi bu kadar kuvvetli bi yazarla tanışmışken bırakmak istemem tabi.. Cengiz Aytmatov, Toprak Ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarını bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş. Cengiz Aytmatov, o her zamanki berrak ve akıcı üslûbuyla bizleri, adeta insanları öğütür gibi harcayan savaş düzeneğinin yarattığı trajedilerle sarsıyor
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261.5k okunma
Reklam
İşlenen suçtan pişmanlık duymak yerine tam anlamıyla tatmin olunmalıdır; o halde, sonuçlara karşın acı duymanın ne anlamı var? Böyle bir durumda, kötülükten duyulan pişmanlık kötülük yapılan kişiyi, yapan kişinin kendinden çok sevdiğini gösterir ve böyle bir şey olamayacağı için çekilen acıların anlamsızlığı, ne kadar aptalca olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır, tam tersine kişi kendine duyduğu sevgiden dolayı yaptığı kötülüğün tadına varmalı, zevk almalıdır. Bu nedenle de dünyada pişmanlığın özürü yoktur.
Zavallı La Rochefoucauld - ne kadar mutsuzdun kim bilir. En özverili arkadaşlarının en özverili hareketleri karşısında, yüzünde acı bir gülümseme beliriyor olsa gerek. Artık iyiliğe inanmaz olmak acıların en kötüsü olmalı.
Sayfa 15 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Ah'lar Ağacı
İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı
Sayfa 19 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Şu dünyada acı çekmek dışında her şeyi anlayışla karşılayabilirim. Acı çekmeyi anlayabilmem mümkün değil. Acı çekmek kötüdür, çirkindir,karanlıktır. Çağımızın acıya duyduğu sempatide hastalıklı bir şeyler var. İnsan yaşamın renklerine, güzelliğine, coşkusuna sempati duymalı. Hayata dair yaralardan ne kadar az bahsedersen, o kadar iyi.
Reklam
#Gerçek bir acı)))
《"Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum.Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi.Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi.Asıl acı,kalbi baştan aşağı sancılara boğan,insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları,başı hep dermansız bırakan,yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey."》
Sayfa 169 - @CAN Sanat Yayınları.Kitabı okudu
Entelektüel üstünlüğü, ahlâki sorumlulukları da beraberinde getiriyor. İnsan ne kadar yetenekli olursa, insanları yoldan çıkarma gücü de o kadar büyük oluyor. Birçok insan yoldan çıkacağına, bir tek insan acı çeksin, daha iyi.
Sayfa 155Kitabı okudu
İşte hayat bu kadar kısaydı, Tanrı mı istemişti gerçekten bu kadar acı çekmemizi? Öldükten sonra mutlu olabilme ihtimalimiz yetiyor muydu ölünceye kadar yaşanan acı ve ıstırbı açıklamaya? Şüpheye yer bırakmayacak kadar tatmin edici cevaplar aldığımızda mı bıraktık sorgulamayı ve başladık inanmaya. Oysa ki ne çabuk unuttuk ve kabullendik, verilen cevaplarında bizim gibi faniler ve bilgileri yaşadığı hayat kadar olan insan(lar) tarafından verilmiş olma ihtimallerini.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.