Şimdi Sema Soykan'ın neden bu kadar sevildiğini anladım. Sadece bir romanını okuyarak anlamak mümkün. Bunu #ötekişeylerintarihi 'ni okumamış olsaydım da anlardım. Çünkü yazar sadece belirli bir kurgudan ibaret, vasıfsız -bu kelime daha uygun- bir roman yazmıyor. Ana düşünce 'kadın' olduğundan kadınla ilgili bilinen ve bilinmeyen ne varsa, amacını aşmadan eklemiş. Sadece bu değil elbette eklediği detaylar. Bir yerin, nesnenin veyahut herhangi bir durumun küçük açıklamaları bile var.
Eh hal böyle olunca bu kitaba sadece roman demek büyük ayıp olur. Türk Edebiyatı'na katkıda bulunduğu, okuru meraka ve dolayısıyla bilgiye doyurduğu, kurgunun amacından şaşmayıp aksine okuru düşünmeye sevk ettiği için, kitapları neden gelecekte bir Türk Klasiği olarak adlandırılmasın?
Ben Türk Dili ve Edebiyatı uzmanı değilim. Ama bu şekilde yazılmış, belirli özelliklere sahip kitapların klasik sayıldığını yarım yamalak da olsa biliyorum. İtiraz kabul etmiyorum. Kadın yazıyor, akıllıca, boş değil!
Kapak resminde üç kadın silüet görseniz de, aslında birden fazla kadın var. Çünkü bu kadınların hepsi geçmiş, gelecek ve biziz, hepimizi temsil ediyor. Anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçiş ve toplumun iliğine kemiğine işlemiş dayatmalar, kadının maruz kaldığı suçlamalar, ikinci sınıf vatandaş muamelesine maruz kalması ve daha nicesi.
Hikaye konusu üç cümlelik bir aciklama olabilir ama alt mesajı sayfalarca... O yüzden başka yerden arka kapak yazısı okuyabilirsiniz, beni alakadar etmez. Görünenden fazlasına baktığımı bilen biliyor.
Epope, dehşet, ibret ve gururla tavsiye eder!