Bu iş Paris'te oldu. Saat beş sularında, Monsieur de Francueil ile birlikte Palais-Royal'de geziniyordum. Saatini çıkardı, baktı ve bana: "Hadi operaya gidelim" dedi, kabul ettim; gittik.İki koltuk bileti aldı, birini bana verdi ve ötekiyle önden yürüdü; onu izledim, içeri girdi. Ondan sonra girerken, kapıyı tıkanmış buldum. Baktım, herkesi ayakta gördüm; bu kalabalık içinde pekala kaybolabilecegimi, ya da hiç olmazsa Monsieur de Francueil'e kendimi kaybolmuş sandırabilecegimi düşündüm. Dışarı çıktım, çıkanlara verilen dönüş biletimi. sonra da paramı aldım ve· ben kapıya varır varmaz herkesin oturmuş oldugunu ve Monsieur de Francueii'ün benim artık orada bulunmadıgımı apaçık gördügünü düşünmeden çıkıp gittim.
Benim mizacıma hiçbir şey, hiçbir zaman bu davranış kadar uzak olmadıgından, insanlar üzerine asla eylemlerine göre hüküm verilmemesi gereken bir çeşit taşkınlık anlarının bulundugunu göstermek için bu macerayı yazıyorum. Benim bu
davranışım aslında bu parayı çalmak degildi; onun kullanılışını çalmaktı; ne kadar az hırsızlıksa, o kadar çok ahlaksızlıktı.