128 syf.
·
Not rated
📕📕KİTAP TAVSİYEM "Avare Yıllar" 📚ALINTILAR Çocukken ne iyiydi? Büyümek bu muydu?Şimdi karanlıklar içindeyim sanki. Bol ışık, bir çıkar yol, pırıl pırıl aydınlığa kavuşmak istiyorum... Bu kocaman, koskocaman şehre biz ikimiz sığamayacak mıyız? Ben, bilhassa ben. Leyleğin attığı yavru, kırağıların bile çalmadığı acı patlıcan. Burada,
Avare Yıllar
Avare YıllarOrhan Kemal · Epsilon Yayınevi · 20051,349 okunma
272 syf.
·
Not rated
Yaşar Kemal'in "bir ada hikayesi " adlı serini olusturan dört kitabi da arka arkaya okudum ve tüm seri icin tek bir yorum paylaşacağım. Poyraz Musa, Vasili en cok bu iki karakteri sevdim. Biri savaşlardan sonra bu adaya sığınmıştı. Biri bu adayı bir tek Canakkale Savaşı sırasında savaşa gitmek için terk etmişti. Mübadele de saklanip tek
Çıplak Deniz Çıplak Ada
Çıplak Deniz Çıplak AdaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20182,491 okunma
Reklam
İnsanların başlangıçta kendilerini mutlak bir efendinin kollarına kayıtsız şartsız attıklarını, gururlu ve uysallaşmamış insanların bunu düşüneceklerini, genel güvenliğe hizmet yolunun kendilerini köleliğe atmak olacağına inanmak akla yakın olmayacaktır. Gerçekten, kendilerini baskıya karşı savunmak, varlıklarını esas unsurları olan mallarını, özgürlüklerini ve hayatlarını korumak için değilse kendilerini kendilerinden üstün birine teslim etmelerinin gerekçesi ne olabilirdi? Oysa, insanla insan arasındaki ilişkilerde bir insanın başına gelebilecek en kötü olay, kendini başka birinin keyfine ve insafına bağlı bulmak olduğundan, elde kalması için bir şefin yardımına gereksinme duyulan şeyleri ilk olarak o şefin elleri arasında bırakıp elden çıkarmak sağduyuya aykırı değil midir? O şef bu kadar güzel bir haktan vazgeçmiş olmaları karşılığında onlara hangi eşdeğeri teklif etmiş olabilir? Eğer insanları savunma bahanesi altında böyle bir haktan vazgeçmeleri ödününü istemeye cesaret etmişse, hemen, kıssadaki cevabı almamış mıdır: “Düşman bize, bundan fazla ne yapacaktır?” Demek ki halkların başlarına şeflerin geçmeleri onları kendine kul etmek için değil, onların özgürlüğünü savunmak içindir; bu, söz götürmez politik hukukun temel özdeyişidir. Pline, Trajan’a şöyle diyordu: “Eğer bir hükümdarımız varsa bu, bizi bir efendimiz olmasından koruması amacıyladır.”
DERS ALINMASI GEREKEN HARİKA BİR HİKAYE DAHA Çocuklarınızla Konuşun Bir gün susmayı öğrendim..Öyle bir sustum ki,belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.Babam akşamları eve yorgun dönerdi.Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim.Daha o kapıdan girer girmez boynuna
Sayfa 274Kitabı okudu
“Yarabbi, ne kadar güzel!" diyordu, içinden; "İnsan nasıl bu kadar güzel olabilir? Bu beyaz ten, bu havuzlar gibi derin gözler, bu içlerinde ruhun ışığı parlayan gözler; insan, gülümsemesini bir kitap gibi okuyabilir. Ne güzel dişleri var... Hele başı... Omuzlarının üstünde ne güzel duruyor, bir çiçek gibi sallanıyor... güzel kokular saçıyor sanki. İşte, kalbim yerinde durmaz oldu gene... Yepyeni bir şeyler duyuyorum... Ah yarabbi, bakmaya doyamıyorum! Soluğum kesiliyor!"
Sayfa 244
“Milliyeti, kan, kemik ve iskeletten kurtarıp insan ve ahlak davası yapmak gerekir.” Böyle diyordu “Ahlak Nizamı”nın yazarı Nurettin Topçu. Ve devam ediyordu. “Kur'an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür. İslam dünyasının içinde bulunduğu kötü durumun sebebi; ne siyasi ne iktisadi ne ilmi ne de fikridir. Asıl sebep Kuran’ın özü olan ahlakın kaybedilmesidir. Bizim ahlakımız; değerlere karşı hürmet, mesuliyet duygusuna dayalı hizmet ve merhamet prensiplerini kendinde birleştiren aşk ahlakıdır. Hak ve adalet duygusundan kaynaklanan bir ahlaktır bu.” Evet, Kuran’ın işaret ettiği ahlaktır ihtiyacımız. “Şüphesiz sen en güzel ahlak üzeresin. ” ayetinin muhatabı olan habibinin ahlakıdır bu ahlak. Güç ve sahip olma adına, ahlaksızlıklara prim veriliyorsa, Müslüman olmakla ahlaklı olmak arasında mesafe açılıyorsa, inandıklarımızla yaşadıklarımız birbirleri ile çelişiyorsa, özümüzdeki dünyanın yerine, modernizmin 'görünürlüğü’ üzerinden bir dünyayı kuruyorsak, piyasanın ve siyasanın şartlarının şekillendirdiği bir hayatı yaşamak durumunda kalıyorsak ahlaki yozlaşmaya karşı karşıya olduğumuzun farkında olmamız gerekiyor.
Reklam
Anne mutlulukla, " Her şeye rağmen dünya çok güzel bir yer, değil mi Marilla?" dedi. "Geçen gün Bayan Lynde hiç de öyle olmadığından yakınıyordu. İnsan ne zaman ileriye bakıp güzel bir şey görmek istese öyle ya da böyle hayal kırıklığına uğruyor diyordu... belki doğru söylüyordur. Ama iyi yanları da yok değil. Kötü şeyler de hep beklediğimiz gib olmuyor... hemen hemen her seferinde, sandığımızdan daha iyi oldukları ortaya çıkıyor.
" Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim / Onu dindirmek için kamçı yerim sille yerim " diyordu ya gönül insanı Akif. Aldırmazlık, vurdumduymazlık mümin ahlakı olmaz. Bir garip görünce duraklıyabilmek, yoksulu görünce kucaklıyabilmek, ağlayanla oturup ağlayabilmek bize insan oluşumuzu bir kere daha hatırlayacaktır. İşini bir türlü bitiremedigimiz dünyada, sabahtan akşama, akşamdan sabaha koşturup durduğumuz, nasıl başlayıp ne zaman bittiğini anlayamaz olduğumuz günler, haftalar, aylar, mevsimler geçip giderken sermayesi sayılı nefesler olan bu ömrün kârı fethedilen gönüller, kazanılan dualar olacaktır. Ne güzel buyurmuş Hz.Mevlana: "Ey mümin görürsen de huzura yüz çuval Hak buyurur: Bana gönül getir, bunları al Ben senden razıyım, eğer razı ise senden bir gönül O senden yüz çevirirse ben de çeviririm bil Ben gönüle bakarım, bakmam sana Ey mümin gönül armağan getir bana !"
Sayfa 152Kitabı okudu
416 syf.
·
Not rated
·
Read in 11 hours
-Spoi içerir- Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum aslında, kitabı okuyunca kaldıramadım.. Iki gündür nasıl inceleme yazacağımı düşünüyorum... 00:00,01:01 ve 02:02 gibi değildi bu kitap. Belki 02:02 Çiçek 'in Ikizi Dolunay' ın hikayesiydi , herkes onu sevip eğlendi ama 03:03 kitabında ben kalbimi bıraktım... Çiçek, hiç kimsenin anlamadığı ama
03:03 Dolunayda Açan Çiçek
03:03 Dolunayda Açan ÇiçekN. G. Kabal · Ephesus Yayınları · 20204,268 okunma
•Eskiyi özlüyor insan, geçmişi, geçmişteki insanları, yaşanan güzel anıları. İnsanların hayatına girdiği o ilk anı özlüyor insan, sonrasında neler yapabileceğini bilemeden hayatına aldığı o anları. Eskiyi bu yüzden sevmiyor muyuz zaten? Dalıyor uzaklara, hiç olmayacak yerlere ve belki de hiç ait olmadığı yerlere. Ne diyordu eskiler; "Kalp neredeyse insan oraya muteberdir" diye. Yani bizler hep ait olmadığımız yerlerdeyiz. Ya sonra? Keşke'ler başlıyor 'iyi ki'ler dururken, cümleler yarım kalıyor. İç muhasebesi yapmak isterken yüreği sızlıyor, kalıyor orda kıpırdayamıyor.. “Aslında insanın canımı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır".. Demem o ki, Bağ kurduğu her şeyle sınanıyor insan. Öyle yada böyle..🥀🖇
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.