Amerika'ya yaptığım ikinci gezide, Amerikalı arkadaşlarımla birlikte, New Mexico'da kentler kuran Puebloları görmeye gittim. Orada, ilk kez Avrupalı olmayan, yani beyaz adam sayılmayan biriyle sohbet etme olanağını buldum. Taos Pueblolarının reisi olan kırk-elli yaşlarında Ochwiä Biano (Dağ Gölü) adında biriydi. Onunla hiçbir Avrupalıyla
"Ne düşünüyorsun benim için, sevgilim?" Gözleri kamaşarak baktı ona ve "Şimdiye kadar söylenmemiş bir cümle bulmalıyım" dedi.
Reklam
"Ne düşünüyorsun?" "Sanki hiçbir şeyin anlamı yok. Hiçbir şeyin gerçek bir amacı yok. Sanırım ben de çoğu zaman böyle hissediyorum. Bazen hiçbir şeyde mana bulamıyorum." "Varoluş sancısı ha?"
Sayfa 113 - Nemesis KitapKitabı okuyor
"O kadar uzun kalmayı düşünüyorsun yani? Bu tehlikeli işte... Hoş değil. Sana yararı olmayan şeylere kapılman hele... Karşına ne çıkacağını bilemezsin."
Sayfa 65 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Günün birinde taşa ve demire dönüşebileceğini de düşünebilirsin, kemiklerinin un ufak olduğunu, toprağa dönüştüğünü, toprağın içindeki her bir mineralin senin kanından, kemiğinden, kasından çıktığını ve fakat senin artık onlardan hiçbirine indirgenemeyeceğini, senin onlardan herhangi biri olmadığını, olamayacağını aklına getirebilir ve bunu doğrulayabilirsin: O şeyler senden çıktığına göre, sen her şeye rağmen o şeylerden bir parçasın ve o şeyler de senden ve senin bir parçan. Ama ne sen osun, ne o sen! O şeyler de sana bir zırh oluşturuyor ve sen bunu ayrımsadığın anda, sana zırh olan onlardan da kurtulmak istiyorsun. Tırnaklarınla söke söke ulaşabileceğin o son noktanın nerede olduğunu, nerede bitebileceğini merak etmek gerekiyor: Tırnaklarınla etini, kemiğini soyduğunu düşünüyorsun: Sonunda geldiğin yer neresi? Ve sonunda bir yere gelmişsen, sen başlangıçtaki o musun? Yoksa bu da yeni boyalar, yeni zırhlar mıdır? Yoksa bütün bu çabalar senin kendinden kaçma denemeleri midir? Kendinden kaçarken nereye varıyorsun?
— Ben uzandım, okudum. — Ah ne iyi! İmreniyorum senin yaşamana. Bereket arada seni düşündükçe içimin ısınması var. Sen ne okuyorsun? — The Naked and the Dead. — Hiç duymadım. — Bitirince sana veririm. O da bir savaştan bahsediyor, yeryüzündeki bir savaştan... Demek arada beni düşünüyorsun? — Evet. — Beni çok düşünmeni istemem. — Nedenmiş o! Düşünmeden edemem, biliyorsun, seni seviyorum ben. Sigarasını küllüğe bastırdı. "Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.