Albert Camus' un okuduğum ilk kitabı. Onun da en ünlü eserlerinden biri diyebilirim.
Yazar yaklaşık 110 sayfalık eserinde belki yüzlerce makale yazılabilecek düşüncelerini aktarmayı başarmış. Kitabı okumaya başladığımda sıkıldım. Gerçekten okumak keyif vermedi. Sonra başa dönerek yeniden okudum. Sadece yazarın kaleminden dökülenlere odaklandım.
Herkese merhaba
Daha önce iki kez okunmayı deneyip yarım bırakmıştım bu kitabı. Hayatıma girme zamanını doğru ayarlayamamışım galiba:)
Kitapların da insanlar gibi olduğunu düşünmüşümdür hep. Doğru zamanda doğru şekilde hayatımıza girmeliler...
Ama kitabı okuduğum süre içerisinde defalarca yarım bırakma isteği kapladı içimi. Yine mi doğru zaman
Muh-te-şem!
Bir masal havasında başlayan öykü, birbirinden güzel metaforlarla an be an daha da ilgi çekici hale gelerek ters köşe bir sonla bitiyor.
Öyküye baktığımızda daha önceleri felsefeyle ilgilenmiş ancak vicdanını servete satmış bir adam olan Peter Schlemıh, günün birinde fakir bir halde yeni geldiği şehirde kardeşinden mektup getirdiği
İnsan geçmişinden mi kaçamaz yoksa zaaflarından mı?
Yoksa zaafların sebep olduğu geçmiş küçük bir kıvılcım mı bekler.
Bu eserde Tolstoy' un eşinden kıyı bucak sakladığı eseri Şeytan isimli öykü bizi karşılıyor ilk olarak. Daha sonra Peder Sergi' nin hikayesini okuyoruz.
Yazar Tolstoy olunca tabi akar sular duruyor. Rüştünü ispatlamış bir kalem.