Bir rüya görmüştüm. Hayır, kâbustu bu. Ölüyordum rüyamda. İnsan kendi ölümünü görebilir miydi? Bilmiyordum ama ilk defa bu denli gerçeğe yakın bir rüya düşüyordu gözlerime. Ve kendimi görüyordum. Hiç tanımadığım insanlar bembeyaz bir örtüye sarıp yani kefenleyip de bir mezarın içine koyuyorlardı beni. Bedenimin soğukluğunu dahi hissediyordum. Ve korkuyordum, hem de çok. Beni tek başıma, başka hiçbir mezarın ya da insanın, hiçbir şeyin olmadığı bir yamaçta, tek ü tenha bir ağacın dibine gömüyordu yüzlerini daha evvel hiç görmediğim insanlar. Beni sevenler yok muydu? Tanıdıklarım, tanıyanlar? Yoktu. Ve öylece beni orada bırakıp gidiyorlardı. Sonrası hep karanlık, kapkaranlık... Sadece sesler duyuyordum. Birbirine karışmış bir sürü ses... Neden sonra bir ses tanıdık geldi kulaklarıma. Babamın sesiydi bu. Ne dediğini anlayamıyordum. Ama sesini işitiyordum. O kadar. Ve uyandım.
Sayfa 67 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
AY İNSANLARININ HİKÂYESİ Yaşlı kemikler, ışığı kaçmış gözler. Her şey sarı, görünüyor. Kendı- mi görüyorum. Orada uzakta, zamanın sarı yıllarında kendimi görüyorum. Gezgin bir adamın karısıydım ben, ömrümüz dünyayı dolaşarak geç- ti. O ve ben yollarda gezerdik, sırtımızda küçük bir bohça iş kovalardık. Ayaklarımızı yorar, kemiklerimizi
Sayfa 262
Reklam
Tanıdık geldi !!!
"Sana verilen işi yap, yoksa aç kalırsın!" Verilen işi yapmamanın yaptırımı açlıktı, her ne kadar kimin eliyle infaz edileceği açık değilse de. Demek ki bizi "açlıkla terbiye ediyordu bize yapacağımız işi buyuran. Eski dünyada köleler de açlıkla terbiye edilirdi. Efendisi köleyi aç bırakırdı.
Sayfa 12 - Say YayınlarıKitabı okuyor
"Tanrım, sana inanıyorum, inançsızlığıma derman ol. Tanrım, inanıyorum, inanıyorum; inançsızlığıma derman ol." Nafileydi, tamamen nafileydi. Sözleri sarf ederken bile beyhudeliklerinin farkındaydı ve hareketinden dolayı kısmen utanç duyuyordu. Kafasını kaldırdı. Tam o anda burnuna sıcak, kötücül bir koku geldi; son sekiz ayda unutulan
Sayfa 324 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bana bir yerden tanıdık geldi
Gerçekten de insanlar, genel kabul gördüğüne inandınidıkları bir fikri ne kadar saçma olursa olsun, kolayca benimserler. Emsal, hem düşüncelerini hem de eylemlerini etkiler. Çoban nereye götürürse oraya giden koyunlar gibidirler: Onlar için ölmek düşünrnekten daha kolaydır.
Sayfa 58 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Çoğu zaman yorgun argın bir şekilde işten çıkıyoruz. Gündelik hayatın koşuşturmacası bizi hırpalıyor. Kendimizi değersiz hissediyoruz. Değersiz hissinin yanında bir de başarısız ve yetersiz görmeye başladığımız zaman ne kadar enerjimiz varsa bitip tükeniyor. Artık tek istediğimiz bir an önce eve gidip yatağın içine girmek ve oradan çıkmamak oluyor. Yatağa yattığımız anda düşünceler üşüşmeye başlıyor zihnimize. Başarısız olduğumuzdan, hatalar yaptığımızdan ve beceriksizliğimizden, herkes hızla yol alırken bizim bir arpa boyu ilerleyemeyişimizden bahsedip duruyor. İyice büzülüyoruz. Gerçekten değersiz hissediyoruz. Hissetmekle kalmıyor buna inanıyoruz. Hoş geldin depresyon... Bu durum bize bir yerden tanıdık geldi mi? Geldiyse şaşırmıyoruz çünkü depresyon artık grip kadar sıradan ve yaygın bir ruh hali. Hepimiz isteksiz, hepimiz düşük bir enerjiyle güne başlayıp günü bitiriyoruz. Kafamızda sürekli bizi eleştiren ve hiç susmayan sesler var. Onlara inanıyoruz. Mesela otobüsü mü kaçırdık. Bunu hep yaparız zaten çünkü beceriksizin biriyiz. Değersizin biriyiz biz. Bir şeyi hak etmiyoruz. Herkes ne güzel mutlu mutlu
Kitup
Reklam
291 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.