Leyla 'dan sonra okuduğum ikinci aynı konulu kitap. Şimdi savaşı, savaş mağdurlarını, acını, ölümü, umudu, umutsuzluğu Suada' nın dilinden okuyorsunuz.
Leyla kitabını okuduğumda ne kadar sersemlediğimi hatırlıyorum. Toplama kampına getirildikleri günden sonra kitabı bir tarafa fırlatmıştım. Çünkü içinde en az vicdan olan insan dayanamazdı o satırlara.
İncir Kuşları, Suada'nın çektiği acıları baz alarak 1992 yıl Boşnak savaşlarını seriyor gözümüzün önüne. Umutları sönen, gelecekleri kelepçelenen, yarınları kararan savaş kazazadelerinin dramı var bu kitapda.
Genel olarak ;
*kitabın dili çok sadeydi. Yazar kendinden bir şey katamamış olaya. Yaşanan olayların gerçek olduğunu bildiğim için sarsıldım ama kitapta geçen herhangi bir cümle yüzünden duraklamadım.
Yazarın yaptığı en dişe dokunur şey araştırmalarıydı. Zaten her yazar araştırıp yazdığı için bu da dişe dokunmuyor. Dün de yorum olarak yazdığım gibi :" Kalemini hiç sevmediğim Canan Tan bile bu konuyu kullansaydı kitap okunurdu."
Yine de kitap okunmaya değer niteliktedir. En azından farklı kahramanın dilinden onun yaşadıklarını da öğreniyorsunuz.
Bazı yerlerde kanınızın donacağı muhakkak.
Savaş korkunç bir rezalet değil midir zaten?
Not: puanlamadım çünkü ;
*yazarın diline kaç puan vereceğimi bilmiyorum,
*yaşanmış bir olayı puanlamak bana etik gelmiyor.