Ne garip değil mi? Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız.       Fyodor Dostoyevski
Yakamoz Papatya [1-19]
Özgür Vural
Özgür Vural
Hepsini okumak isteyenlere.. Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini
Reklam
Ah bu şarkılar ah !dilim olmuş, sözüm olmuş ,suskunluğum olmuş ,durup dinliyorum hissetiklerimi. acının şarabı mı bu Yorgunluğum,umutsuzluğum dengesini kaybetti o zaman.Ne mutlu bana öyleyse
-Ne alışveriş ne tatil toparlayabilir bu kafayı. -Zaten ne alışveriş yapabilir, ne tatile çıkabilirim. -İyisi mi üzülmeye devam et. -Böylesi daha mantıklı.
Sana Ne Yaptılar O sabah mı çıkmıştın , bir gün önce mi Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin Seni görür görmez özgürlüğümden utandım Söyle ne içersin, çay mı kahve mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım. Saçların uzundu, omuzlarına akardı Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın Gülerdin, içimize aylar doğardı Görünmez dağların arkasından Eski gülümsemeni beyhude aradım O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım. Bir çay içer misin, yoksa kahve mi Kibritim yok, demek cigaraya başladın Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var Böyle bir kız değildin sen eskiden Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar? Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Her şeyin bir vakti vardır...
Vaktiyle bir derviş berbere gidip: - Vur usturayı berber efendi, der. ... Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak: - Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır. ‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak yukarı.' Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar: - Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir: - Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı! Ne demiş Yunus Emre; Olsun be aldırma Yaradan yardır... Sanmaki zalimin ettiği kârdır... Mazlumun ahı indirir şâhı... HERŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR...
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.