ÖNSÖZ (Ayşe Kadıoğlu)
Ahmet Yıldız'ın çalışmasını okurken, benim kuşağımı önceleyen iki kuşağın 'Türklüğe' bu denli yerli yersiz referanslarının arkaplanını anlamaya yardımcı olacak ipuçları bulduğumu sanıyorum. Her şeyden önce bu kuşaklar için, vatandaş olmak ile Türk olmanın vazifeleri aynıydı; çünkü onlar ulusal kimliğin inşası döneminin aktörleriydiler. Rollerinin rejisi, kostümleri, müziği ve replikleri ise bu dönemlerin seçkinlerinin omuzlarındaydı.
Ne mutlu insanım diyebilene.*ibrahim layık
"Kürt olduğumuzdan dolayı hep dışlandık. Belki bu yaptığım şeyle değişir.Ne mutlu Kürt ve Türküm diyebilene. Hakkınızı helal edin."
Asıl mesele türk, kürt, laz, çerkez; suni alevi müslüman hıristiyan olmak değil, Asıl mesele iNSAN olabilimekKitabı okudu
Reklam
İbrahim Layık, genç bir havalimanı güvenlik görevlisiydi. Geçtiğimiz ay Instagram hesabına girdi, ağlayan bir fotoğrafını koydu ve altına şöyle yazdı: "Kürt olduğumuzdan dolayı hep dışlandık. Belki bu yaptığım şeyle değişir. Ne mutlu Kürt ve Türküm diyebilene. Hakkınızı helal edin."
Sayfa 90
İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerî liselere alınacak öğrencilerde "öz Türk ırkından olması" şartı aranacaktı. (10) Dönemin Türkçü ideolojisinin önde gelen isimlerinden Nihal Atsız'a göre bu şart, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın görev süresinde uygulanmıştı. Bu uygulamadan dolayı Türkiye'nin bazı malum bölgelerinden olan
Ruşen Barkın, 1926 yılı gibi erken bir tarihte yazdığı "Din Yok, Milliyet Var: Benim Dinim Benim Türklüğümdür" isimli kitapta aşağıdaki satırların geçtiği paragrafın yanına Mustafa Kemal Atatürk kendi el yazısıyla "Aferin! Alkışlar!" yazar: Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren ulusalcılığımızdır. O halde felsefemizde din kelimesinin tam karşılığı ulusalcılıktır. ( Yıldız, Ne Mutlu Türküm Diyebilene..., s.121)
Din Yok Milliyet Var!
Bunlara ek olarak, Mustafa Kemal’in de Türk Ocakları’ndaki hava ile uyum içerisinde, milliyetçiliğin yeni din oldugu noktasında kafası giderek netleşmektedir. “Eski bir Teşkilât-ı Mahsusa mensubu olup, 1932-1943 arasında Samsun milletvekilliği yapan”108 Ruşenî Barkın, 1926 yılı gibi erken bir tarihte yazdıgı Din Yok, Milliyet Var: Benim Dinim
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Yine Ziya Gökalp de 1923’te, tarihsel dinin araçlarıyla yeni aktörlerin kutsanması yarışına katılacak, milletin doğum müjdesini de bu kutsamanın çocuğu olarak haber verecekti: ' Türkiye’de Allahın kılıcı halkçıların pençesinde ve Allahın kalemi Türkçülerin elinde idi. Türk vatanı tehlikeye düşünce, bu kılıçla bu kalem izdivaç ettiler. Bu
Sayfa 180Kitabı okudu
Geri122
228 öğeden 221 ile 228 arasındakiler gösteriliyor.