Kurtuluş Savaşı’nı veren Türkiye halkının ne kadarının etnik kökeni Türk’tü, yüzde 50’yi aşar mıydı, kuşkuluydu. Kafkaslar’dan gelen Çerkez, Gürcü, Çeçen ve diğer Müslüman topluluklar; Balkanlar’dan gelen Boşnaklar, Arnavutlar; ötesinde Anadolu’da yerleşik Kürtler, Yahudiler; Osmanlı’ya isyan etmemiş ve savaşta düşman tarafına geçmemiş Rumlar, Ermeniler... Türkleşmeyi ve İslamlaşmayı hedef alan bir toplum mühendisliğini bu koşullarda kim, nasıl uygulayabilirdi? Kimse zorlamasın, kurucu atalarımızın böylesi bir zorlamaları da olmamıştır... Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, değişik din, kültür, etnisite farkları tek bir ulus devleti potasında nasıl toplanabilir, bu denenmiştir. Atatürk’ün tanımıyla, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına (Türk halkı da değil, Türkiye halkları da değil) Türk ulusu denilmesini” öngörmüşlerdir. Bunu da son derece meşru bir “meşru müdafaa” çizgisine oturtmuşlardır.
“Gün gelecek Mustafa Kemal, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’, diyecek ve bu söz bütün Anadolu’da dağ yamaçlarına kazınacak. Hem de gerçekleşecek, çünkü söylemiş olan Mustafa Kemal’dir...”
Yalnız “Hassasiyet” dediniz de, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: “Atatürk’ün Ne Mutlu Türküm Diyene” lâfını dağlar, taşlar yazıyor. Seneler sonra biz öğrendik ki tesadüfen, onun baş tarafı varmış. Atatürk öyle dememiş. Atatürk demiş ki, “Türk demek, Türkçe demektir, ne mutlu Türküm diyene” demiş. Çünkü Türk olmanın birinci unsuru, Türkçe, her şeyi Türkçe’yle yapmaktır. Ayrıca istediği kadar yabancı dil bilsin, kişioğlu önce kendi ülkesinin dilini iyi bilmelidir. Zaten kendi dilini iyi biliyorsa, yabancı dili de iyi öğrenir, kolay öğrenir, bilimi, düşünmeyi de.
Her şeye rağmen bu gün iyi bir insan olacağım; karım evi terk edeli iki yıl, resmen boşanalı bir yıl olduğu halde, dışarıdaki güzel kadınları gönlümden geçirmeyeceğim: bunun yerine körleri karşıdan karşıya geçireceğim. Fakirlere sadaka vereceğim. Çimlere basmayacağım. Yerlere tükürmeyeceğim. Eğer günün birinde arabam olursa, kırmızıda duracağım, sarıda hazırlanacağım, yeşilde geçeceğim. Önümdeki araç çabuk ilerlesin diye kornaya basıp onu taciz etmeyeceğim. Türk olacağım, doğru olacağım, çalışacağım, övüneceğim, güveneceğim. "Ne mutlu Türküm diyene!" ilkesinden hareketle; ne zaman mutsuz olsam, Türk olduğumu hatırlayıp sakinleşeceğim. Kimseyi öldürmemek için elimden geleni yapacağım. Lütfen kontrolü kaybetmeme izin verme. Bizleri bağışla. Amin. Hah ha.